1 Haziran 2014 Pazar

Çocuk olmak istiyorum...

Geçen gün metrobüste oturuyorum. Yanımda bir bayan, çocuğuyla. Ellerinde bir kese kağıdı... İçinde bir civciv. Yanlardan kesmişler kağıdı ki hava alabilsin minik civcikcik. Çocuk oturdu annesinin kucağına. Civcikcik boyutuna aldanmadan alabildiğine ötüyor, varlığını hissettiriyor. Tüm metrobüsün dikkati onun üzerinde tabi. Çocuk gözünü ayırmıyor ondan. Aynı zamanda kahkahalar atıyor civciv öttükçe, kafasını deliklerden çıkarmaya çalıştıkça. Bir civciv ötüyor, ardından bir çocuk kahkahası geliyor. Yol boyunca bu böyle devam etti. Taa kii anne ve çocuğu metrobüsten inene kadar. Bir düşündüm de herkesin bu çocuk ve civcive baktıkça yüzünde bir gülümseme beliriyor. Düşündüm de çocuklar işte bu kadar kolay mutlu olabiliyorlar. Çocukluğumu düşündüm, hiçbir şey düşünmediğim zamanları. Nasıl da mutluydum, nasıl da rahat. Nasıl da kolay mutlu olduğumu, saflığımı,temizliğimi, kahkahalarla güldüğüm zamanlarımı özledim ben. 

30 Mayıs 2014 Cuma

Güven bütün ilişkilerin temeli. Her şeyden önce kendimize güvenmeliyiz. Kendine olan güvenini bile yitiren biri, başkasına nasıl güvensin ki. Olmuyor yapamıyorsun, güvenemiyorsun. Sarsılınca bir kere geriye gelmesi çok zor bazı şeylerin.

Zor ama imkansız değil, bunu bilmek bile umut veriyor bana. Umutlu olmak istiyorum, uyandığım her yeni güne sırıtık suratla merhaba demek istiyorum. Mutsuzluk terk etsin bizi istiyorum. Çok mu şey istiyorum Allah'ım. Çok basit ama elde etmesi çok zor sanırım. Herkesin aradığı çoğu kişinin ulaşamadığı, benimse ulaştığımı zannettiğim ama yalnızca zannettiğimmiş. Sahip değilmişim meğer. Geri kazanmak istiyorum mutlu günlerimi. 

Çok ama çok seviyorum. Sevildiğimden emin olmak istiyorum. Sevdiğim gibi sevildiğimden emin olmak istiyorum. Ben delicesine, başka hiçbir şey düşünmeden, hesapsız, yürekten sevdim. Böyle sevilmek istiyorum. Yalnızca bir kişi tarafından böyle delicesine sevileyim istiyorum. Yalnızca "O" beni böyle sevsin istiyorum.

Başka kimsede aklı, gönlü kalmadan sevsin istiyorum. Çok mu şey istiyorum. Sevmek zaten beraberinde bunu gerektirmez mi? Bence tam da bunu gerektirir. Emek göstermeyeceksen sevme abi. Ne beni üz, ne de kendini. 

Ben mi yanlış düşünüyorum acaba? Bilemiyorum. Kafamda deli sorular...

Sorularımın cevaplarını bulmak istiyorum. Sabırlı olmam gerek. Zaman sen diyorlar çaresi, geç de nasıl geçersen, geç bildiğin gibi. Geç zaman, geç bir an önce de kendime geleyim tekrar. Tekrar kendimi iyi hissedeyim. Tekrar eskisi gibi çabalayayım. Tekrar eskisi gibi içimden bir şeyler yapmak gelsin. Çünkü ben mutlu etmekten daha çok mutluluk alıyorum. Benim mutlu olma kaynağım bu işte. Sevdiklerimi mutlu etmekten geçiyor mutlu olmamın yolu. Ama hiç mi hiç içimden gelmiyor artık çabalamak. İçimdeki ses haykırıyor yine: " Ne olacak Merve, çabalayacaksın da ne olacak? Yine sen üzüleceksin. Verdiğin değerin, önemin % 1 ini görebilecek misin acaba? " diye. Karşılıksız yapıyorum elbette tüm yaptıklarımı. Karşılık görmeyi beklemiyorum ama insana bu yaptıkları karşısında, etrafındakiler mutluluk yerine üzüntü veriyorsa işte o zaman bir sıkıntı var demektir.

Yine yapacaksın Merve. Düştün kalkacaksın. Geçmişte de düşmüştün, kalkmıştın. Şimdi de düştün, elbet kalkacaksın. Kalktıktan sonra yine düşeceksin belki. Hatalarından ders çıkaran insanlar değil belki etrafındakiler. Bunu şu anda bilemiyorsun. Bilmek de istemiyorsun, her şeyin olumlusunu yaşamak istiyorsun sadece. Hayatının güzelliklerle dolu olmasını istiyorsun. Şükret, sevmeye devam et her şeye rağmen. Hayat acısıyla, tatlısıyla birlikte yaşanacak. Önemli olan hatalardan ders çıkarmak. Tekrarlamamak olanları. Değerini bilmeli sahip olduklarının. Kaybetmeyi beklememeli değerini anlamak için. Kaybettiğin an geri dönüşü olmayacaktır çünkü bir çok şeyin.

Kaybetme o zaman. Sahip çık ve sahip olduklarının farkına var bir an önce..





29 Mayıs 2014 Perşembe

Kadın erkekten ne ister?

Başını omzuna yasladığında "burası kendimi güvende hissettiğim yer" dedirtecek kadar sahiplendiğini hissetmek ister. Gece yarısı telefonun çalmasını ve " Biraz sesini duyayım öyle uyurum " demeni ister. Yanındayken eğer ağlıyorsa, bunu açık açık söyleyemez ama yanaklarında biriken yaşları senin silmeni ister. Ve eğer çok gülümseyen biriyse bir çocuk gibi onunla tatlı tatlı şakalaşmanı ister. Bunları yapmak aklına gelmiyorsa en azından elini tut ve onu koklayarak öp. Sen ona değerli olduğunu hissettirirsen eğer, şüphen olmasın o da seni tahmin edemeyeceğin kadar çok sever? 

Bu kadar basitken mutluluğun formülü, neden üzüldük biz aşkım?  Niye bunları yazarken gözlerimden yaşlar süzülüyor? 


Sorma bana ne kadar seviyorsun diye! O kadar işte ! Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin.

Her şeyin sırrı sabırdır. Acıya sabredersin adı metanet olur. Açlığa sabredersin adı oruç olur. İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur.  Dileğe sabredersin adı dua olur. Duygulara sabredersin adı gözyaşı olur. Özleme sabredersin adı hasret olur. Sevgiye sabredersin adı aşk olur.
Neden mi böyleyim? Neden mi tekrardan inanamıyorum, güvenemiyorum? Çok defa kırıldı kalbim. Bir çok kez yara aldım. Yeniden kalktım düştüğüm yerden,devam ettim hayatıma her seferinde. Ama yoruldum artık, usandım. Korkuyorum yine düşmekten. Hiçbir şey olmamış gibi devam edersem hayatıma, yine kırılacak kalbim. Evet yine bana geldi, ne olursa olsun ne kadar çok kalbi kırılırsa kırılsın defalarca da olsa bana gelecek demenden korkuyorum. Kalbim kırıkken, sen beni düzeltmeye çalışırken çok dikkatli oluyorsun,her konuda dikkatli davranıyorsun,dakika başı beni sevdiğini söylüyorsun da niye sonrasında ben düzeldiğimde durum tersine dönüyor bunu anlamıyorum. İşte bu yüzden içimden eski halime dönmek gelmiyor. Kendimi iyi hissettiğim zaman bu ömür boyu böyle devam edecek diye bir durum yok ki. İnsanım ekbet duygularım var kalbim kırılabilir, üzülebilirim. Ama her seferinde niye hep. Öyle oluyor anlayamıyorum işte.

Ama seni canımdan çok seviyorum. Her seferinde haykırmak geliyor içimden, yapamıyorum. Hani içimde zamanla bastırmış olduğum fakat bu sıralarda oldukça güçlenip tüm hakimiyeti ele geçiren kötü ses var ya, işte o diyor ki "Hayır Merve, bu sefer yine kırılacaksın, yapma" diyor. Söyleyemiyorum seni ne kadar çok sevdiğimi, deliler gibi aşık olduğumu. Benim için her şeyden daha değerli olduğunu, seni deliler gibi sevdiğimi, sadece sana ait olmak istediğimi, sadece ve sadece senin olmak istediğimi. Yapamıyorum işte, yine kırılacağım, yine üzüleceğim, yine değer verilen taraf ben olmayacağım, üzerinde düşünülen, mutlu edilmek istenen kişi Merve olmayacak. Çünkü o kırılsa bile geri dönecek ya, işte bunu bilmek karşı tarafın emek göstermesini engelleyecek.


SENİ HER ŞEYDEN ÇOK AMA ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK SEVİYORUM. 

SANILANIN AKSİNE...

Kadın sözü dinlemek,
Erkeğin zayıf olduğunu değil
Erkeğin, Allah'ın emanetine 
Değer verdiğini gösterir. 

Vazgeçilmez sanmamalı insan kendini.

Anlamıyorsa susmasını bileceksin kendin için
Daha fazla yıpranmamak adına sessizliği deneyeceksin
Öyle de olmuyorsa aynı tavırla sırtını döneceksin,zaman vereceksin
Sabırla bekleyeceksin
Böyle de olmuyorsa,vazgeçmeyi bileceksin.
Kendin için...

#DirenMerve

Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları
taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır.
Aslında
aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali
ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla
kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken
bile şefkatle okşayabilmektir.
Buna katlanamayanlar zaten âşık değillerdir.
Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını
öldürüyor diyebiliriz.
Zira âşıksan, aynı havayı solumak bile zevk
verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde
olduğunun işaretidir ve huzur verir.
Ütülediğin gömleğin ona ne kadar
çok yakışacağını düşünürsün. Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini
hayal edersin. Bin tane ayakkabısı varken bin birinciye sahip
olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan
vazgeçersin.
Zamanla almaktan çok, bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu
keşfedersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek,
dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa, o
kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği
düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir
edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir
evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.
Bu hayallerle yola
çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete
sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp
“s….m böyle kuaförü” diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey
çatırdamaya başlayacaktır. Evlilik; sadece aşk değildir.
Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik,
ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık
ilişkisidir. Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta
tutamaz.

Âşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde
konyak içip geyik yapamayabilirsiniz. Hala canınız sıkıldığında onu
değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.

Aşk evlilikte gider gelir. Halıya kola döktüğünde aşk biter,
ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur.
O aradaki sinir
evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül
edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan
olduğuna inanacaklardır.

Zafer, direnenlerin olur.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Yorgunum artık. Hiçbir şey için mücadele edemeyecek kadar yorgun. Gücüm kalmadı yıprandım ben de.  Yıkık bir evin dökük duvarları gibi kalbim. İçim rutubetli. Gözümden artık yaş bile gelmiyor. İçim kan ağlarken, süzülmüyor artık gözlerden damlalar. Oysa ne kolay ağlarım, bilirsin. Ömür boyu izi kalacak yaşananların, belli. Hiç hayal kurdun mu benimle? Başkahramanı yaptın mı beni romanlarına? Bir kere hüzünlendin mi hiç benim için? İçimden dökülüp parmaklarımın yazdığı kelimeler kadarsın artık. Döküldükçe tükenen, hecelere sığmayan ama ötesine de gidemeyen. Özlemek değil benimki. Özlemek? O eskidendi be adam. Yırtık bir sayfa gibiyim şimdi. Geri dönemiyorum özüme, eski halime. Yapıştırmaya çalışıyorsun ama beceremiyorsun eski haline tam anlamıyla çeviremeyeceksin hiçbir zaman. Olmayacak, çok yaklaşacak yırtılmadan önceki haline ama, hiçbir zaman o halinin aynısını elde edemeyeceksin. Tamamlanamayacak bir hikaye gibiyim şimdi. Koydun 3 noktayı sonuna, getiremiyorsun devamını. 

25 Mayıs 2014 Pazar

Öğrendin artık. Blogtan haberdarsın. Seviyorum yazmayı. Bazen ağlayarak bazense kahkahalarla gülerek rahatlamak, yerini yazmaya birakıyor son zamanlarda. Kendimi buluyorum yazılarda. Yazdıkça yazasım geliyor. Seni çok seviyorum. Yanımdan hiç ayrılmamanı dilerken, özlüyorum delicesine her saniye. Duyguları doğru ifade edebilmek mümkün olmuyor her zaman. Yazarak bunu sağlayabiliyorum. Nasıl olursam olayım yazdım hep sana. Yalnızlığıma bir çareydi belki bu. Sensizliğimin acısını azaltmaya çalıştım belki bu şekilde. Kandırmak istedim beynimi. Sanki sen varmışsın yanımda zannetsin istedim. Yazarken yazılarımı, sanki seninle konuşuyormuşum gibi hissetsin dedim. Olmadı kandıramadım. Yokluğun yakıyor kavuruyor ruhumu bedenimi. Sensizliğin acısı çok derinden yaralıyor yüreğimi. Özlüyorum yanımdayken bile seni. Seni seviyor olmak çok güzel. Kavuşmak duyguların zirvesi. Ayrılmak dipte hissettiriyor bana kendimi. Nasıl bir şey bu. Hiç kaybetmek istemediğim. Delicesine sevdiğim. Çok değerli, hiçbir şeyle ölçülemeyecek, kıyaslanamayacak, ömür boyunca sürmesini istediğim, herkesin kolaylıkla sahip olamadığı, çok ama çok kıymetli bir şey... Nasıl da şanslıyız aslında. Bulduk birbirimizi çok geç kalmadan. Karşımda bana karşı her zaman anlayışlı, deliler gibi seven, hoşgörülü, sevgi dolu bir adam... Söyle bana ben ne yaptım da karşıma seni çıkardı Allah. Çok kıymetli çok değerli bir şey mi yaptım da ben ödülüm sensin benim. Gözlerine her baktığımda diyorum: aşık olduğum adam işte bu. Delicesine bağlıyım ona. Söküp atamaz yüreğimden hiçbir güç, atmamalı. Sevgim öyle çok ki ona karşı, yıpratmamalı bu sevgiyi. Üzmemeli kimseyi. Daha iyiye taşımalı her şeyi. Haketmeli birbirlerini.

Mezun oluyorum işte. 4yıl önce umutlarla geldi bu kız hayaller şehri İstanbul'a. Dinlemedi kimseyi gitti hayallerinin peşinden koşa koşa. 2010 yılı bize mutluluklar, ayrılıklar, kurtuluşlar, hüzünler yaşattı belki. Kötü sandığımız olaylar mutlulukla sonuçlandı. Şükürlerle dolu zamanlar yaşadık. Stresli günler bitti bir süre sonra. İşte gerçek olmuştu hayaller, yeni bir hayat başlıyordu yeni bir şehirde. Yeni ev, yeni bir yaşam, yeni insanlar, yeni arkadaşlıklar, yeni bir okul. Her şey sıfırdan başlıyordu işte. Geride bıraktıkların gelmiyordu peşinden. Hüzün dolu, ayrılık dolu zamanlar kötü şeyler değildi.

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlu bir eylül gününde kayıt olmuştu bu kız okula. Yağan yağmur getirmişti bereketini bu kızın yaşamına. Her şey yolunda gidiyordu işte. Hayaller bir bir gerçeğe dönüşüyordu yavaş yavaş. Geçen yılların çabukluğu şaşırtıyor beni. O yılları yaşarken hiç gelmeyecek zannediyorduk mezuniyet. Hiç atamayacağız o kepleri başlarımızdan, hiç giyemeyeceğiz cübbeleri, hiç alamayacağız kırmızı kurdeleli diplomalarımızı elimize. Sonu olmayan bir başlangıç mı yapmıştık ki biz. Şimdi ise yıl 2014. 4 yıl önce diyordum kiii: ohoooooo mezun olmama çook var 2014 olacak da ben mezun olacağım. Şimdi geldi çattı işte. Geriye dönüp baktığımda ne de çabuk geçmiş zaman diyorum. Ne olur önümüzdeki yıllar da, senle kavuşacağımız yıllarımız da çabucak gelsin. Gelsin ve ben yine diyeyim. Yıllardan 2014 tü ve ben sana hiç kavuşamayacakmışım gibi zannediyordum oysa bak ne çabuk geçti zaman, artık hiç ayrılmamacasına beraberiz diye. Gelsin o zamanlar. Hayatıma girdin 17 Şubat 2013 günü. 15 Haziranın yeri apayrı bizde. Bak bugün 25 Mayıs. Ne de çabuk geçiyormuş zaman. 23 oldum. 26 oldun. Hayat hissettirmese de geçen yılları, kimliklerimiz bağırıyor bize yaşlarımızı. Hareket geç diyor, atıl artık bir şeyler yap. Sev, sevil, değer ver, mutlu et, böylece çook daha fazla mutlu ol, güldür, sevindir, zaman ayır sevdiklerine, geçici şeylere önem verme, gözünü kapadığında fani dünyaya, gönül rahatlığıyla aç gözlerini diğer dünyaya. Geride bıraktıkların unutulmasın, öyle değerli şeyler bırak ki hatırlasın yıllar geçse de insanlar seni. Faydalı ol herkese. Sorumluluk al. Büyüdün artık, çocuk değilsin. Fark et bunları. Eğlen aynı zamanda, sıkma canını hiçbir şey için, her şeyi akışına bırak ve anı yaşa. Hiçbir şey önemli değil tüm bunlardan. Güven dolu, sadakat dolu, dürüst insanlar çıktıkça karşına ne istersin ki başka bu dünyada.  Niye problem edesin ki ufacık şeyleri, mutlu yaşamak varken. Basiti varken birşeyin, niye karmaşıklaştırasın ki olanları, nşye bulandırasın ki kafanı.

Senin aramanı beklerken farketmedim saatin nasıl ilerlediğini. Yazmışım yine satırlarca. Yazacağım bıkmadan, usanmadan. Seni hiçbir şeyle kıyaslayamayacak kadar çok seviyorum.