Geçen gün metrobüste oturuyorum. Yanımda bir bayan, çocuğuyla. Ellerinde bir kese kağıdı... İçinde bir civciv. Yanlardan kesmişler kağıdı ki hava alabilsin minik civcikcik. Çocuk oturdu annesinin kucağına. Civcikcik boyutuna aldanmadan alabildiğine ötüyor, varlığını hissettiriyor. Tüm metrobüsün dikkati onun üzerinde tabi. Çocuk gözünü ayırmıyor ondan. Aynı zamanda kahkahalar atıyor civciv öttükçe, kafasını deliklerden çıkarmaya çalıştıkça. Bir civciv ötüyor, ardından bir çocuk kahkahası geliyor. Yol boyunca bu böyle devam etti. Taa kii anne ve çocuğu metrobüsten inene kadar. Bir düşündüm de herkesin bu çocuk ve civcive baktıkça yüzünde bir gülümseme beliriyor. Düşündüm de çocuklar işte bu kadar kolay mutlu olabiliyorlar. Çocukluğumu düşündüm, hiçbir şey düşünmediğim zamanları. Nasıl da mutluydum, nasıl da rahat. Nasıl da kolay mutlu olduğumu, saflığımı,temizliğimi, kahkahalarla güldüğüm zamanlarımı özledim ben.
1 Haziran 2014 Pazar
30 Mayıs 2014 Cuma
Güven bütün ilişkilerin temeli. Her şeyden önce kendimize güvenmeliyiz. Kendine olan güvenini bile yitiren biri, başkasına nasıl güvensin ki. Olmuyor yapamıyorsun, güvenemiyorsun. Sarsılınca bir kere geriye gelmesi çok zor bazı şeylerin.
Zor ama imkansız değil, bunu bilmek bile umut veriyor bana. Umutlu olmak istiyorum, uyandığım her yeni güne sırıtık suratla merhaba demek istiyorum. Mutsuzluk terk etsin bizi istiyorum. Çok mu şey istiyorum Allah'ım. Çok basit ama elde etmesi çok zor sanırım. Herkesin aradığı çoğu kişinin ulaşamadığı, benimse ulaştığımı zannettiğim ama yalnızca zannettiğimmiş. Sahip değilmişim meğer. Geri kazanmak istiyorum mutlu günlerimi.
Çok ama çok seviyorum. Sevildiğimden emin olmak istiyorum. Sevdiğim gibi sevildiğimden emin olmak istiyorum. Ben delicesine, başka hiçbir şey düşünmeden, hesapsız, yürekten sevdim. Böyle sevilmek istiyorum. Yalnızca bir kişi tarafından böyle delicesine sevileyim istiyorum. Yalnızca "O" beni böyle sevsin istiyorum.
Başka kimsede aklı, gönlü kalmadan sevsin istiyorum. Çok mu şey istiyorum. Sevmek zaten beraberinde bunu gerektirmez mi? Bence tam da bunu gerektirir. Emek göstermeyeceksen sevme abi. Ne beni üz, ne de kendini.
Ben mi yanlış düşünüyorum acaba? Bilemiyorum. Kafamda deli sorular...
Sorularımın cevaplarını bulmak istiyorum. Sabırlı olmam gerek. Zaman sen diyorlar çaresi, geç de nasıl geçersen, geç bildiğin gibi. Geç zaman, geç bir an önce de kendime geleyim tekrar. Tekrar kendimi iyi hissedeyim. Tekrar eskisi gibi çabalayayım. Tekrar eskisi gibi içimden bir şeyler yapmak gelsin. Çünkü ben mutlu etmekten daha çok mutluluk alıyorum. Benim mutlu olma kaynağım bu işte. Sevdiklerimi mutlu etmekten geçiyor mutlu olmamın yolu. Ama hiç mi hiç içimden gelmiyor artık çabalamak. İçimdeki ses haykırıyor yine: " Ne olacak Merve, çabalayacaksın da ne olacak? Yine sen üzüleceksin. Verdiğin değerin, önemin % 1 ini görebilecek misin acaba? " diye. Karşılıksız yapıyorum elbette tüm yaptıklarımı. Karşılık görmeyi beklemiyorum ama insana bu yaptıkları karşısında, etrafındakiler mutluluk yerine üzüntü veriyorsa işte o zaman bir sıkıntı var demektir.
Yine yapacaksın Merve. Düştün kalkacaksın. Geçmişte de düşmüştün, kalkmıştın. Şimdi de düştün, elbet kalkacaksın. Kalktıktan sonra yine düşeceksin belki. Hatalarından ders çıkaran insanlar değil belki etrafındakiler. Bunu şu anda bilemiyorsun. Bilmek de istemiyorsun, her şeyin olumlusunu yaşamak istiyorsun sadece. Hayatının güzelliklerle dolu olmasını istiyorsun. Şükret, sevmeye devam et her şeye rağmen. Hayat acısıyla, tatlısıyla birlikte yaşanacak. Önemli olan hatalardan ders çıkarmak. Tekrarlamamak olanları. Değerini bilmeli sahip olduklarının. Kaybetmeyi beklememeli değerini anlamak için. Kaybettiğin an geri dönüşü olmayacaktır çünkü bir çok şeyin.
Kaybetme o zaman. Sahip çık ve sahip olduklarının farkına var bir an önce..
Sorularımın cevaplarını bulmak istiyorum. Sabırlı olmam gerek. Zaman sen diyorlar çaresi, geç de nasıl geçersen, geç bildiğin gibi. Geç zaman, geç bir an önce de kendime geleyim tekrar. Tekrar kendimi iyi hissedeyim. Tekrar eskisi gibi çabalayayım. Tekrar eskisi gibi içimden bir şeyler yapmak gelsin. Çünkü ben mutlu etmekten daha çok mutluluk alıyorum. Benim mutlu olma kaynağım bu işte. Sevdiklerimi mutlu etmekten geçiyor mutlu olmamın yolu. Ama hiç mi hiç içimden gelmiyor artık çabalamak. İçimdeki ses haykırıyor yine: " Ne olacak Merve, çabalayacaksın da ne olacak? Yine sen üzüleceksin. Verdiğin değerin, önemin % 1 ini görebilecek misin acaba? " diye. Karşılıksız yapıyorum elbette tüm yaptıklarımı. Karşılık görmeyi beklemiyorum ama insana bu yaptıkları karşısında, etrafındakiler mutluluk yerine üzüntü veriyorsa işte o zaman bir sıkıntı var demektir.
Yine yapacaksın Merve. Düştün kalkacaksın. Geçmişte de düşmüştün, kalkmıştın. Şimdi de düştün, elbet kalkacaksın. Kalktıktan sonra yine düşeceksin belki. Hatalarından ders çıkaran insanlar değil belki etrafındakiler. Bunu şu anda bilemiyorsun. Bilmek de istemiyorsun, her şeyin olumlusunu yaşamak istiyorsun sadece. Hayatının güzelliklerle dolu olmasını istiyorsun. Şükret, sevmeye devam et her şeye rağmen. Hayat acısıyla, tatlısıyla birlikte yaşanacak. Önemli olan hatalardan ders çıkarmak. Tekrarlamamak olanları. Değerini bilmeli sahip olduklarının. Kaybetmeyi beklememeli değerini anlamak için. Kaybettiğin an geri dönüşü olmayacaktır çünkü bir çok şeyin.
Kaybetme o zaman. Sahip çık ve sahip olduklarının farkına var bir an önce..
29 Mayıs 2014 Perşembe
Kadın erkekten ne ister?
Başını omzuna yasladığında "burası kendimi güvende hissettiğim yer" dedirtecek kadar sahiplendiğini hissetmek ister. Gece yarısı telefonun çalmasını ve " Biraz sesini duyayım öyle uyurum " demeni ister. Yanındayken eğer ağlıyorsa, bunu açık açık söyleyemez ama yanaklarında biriken yaşları senin silmeni ister. Ve eğer çok gülümseyen biriyse bir çocuk gibi onunla tatlı tatlı şakalaşmanı ister. Bunları yapmak aklına gelmiyorsa en azından elini tut ve onu koklayarak öp. Sen ona değerli olduğunu hissettirirsen eğer, şüphen olmasın o da seni tahmin edemeyeceğin kadar çok sever?
Bu kadar basitken mutluluğun formülü, neden üzüldük biz aşkım? Niye bunları yazarken gözlerimden yaşlar süzülüyor?
Sorma bana ne kadar seviyorsun diye! O kadar işte ! Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin.
Her şeyin sırrı sabırdır. Acıya sabredersin adı metanet olur. Açlığa sabredersin adı oruç olur. İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur. Dileğe sabredersin adı dua olur. Duygulara sabredersin adı gözyaşı olur. Özleme sabredersin adı hasret olur. Sevgiye sabredersin adı aşk olur.
Neden mi böyleyim? Neden mi tekrardan inanamıyorum, güvenemiyorum? Çok defa kırıldı kalbim. Bir çok kez yara aldım. Yeniden kalktım düştüğüm yerden,devam ettim hayatıma her seferinde. Ama yoruldum artık, usandım. Korkuyorum yine düşmekten. Hiçbir şey olmamış gibi devam edersem hayatıma, yine kırılacak kalbim. Evet yine bana geldi, ne olursa olsun ne kadar çok kalbi kırılırsa kırılsın defalarca da olsa bana gelecek demenden korkuyorum. Kalbim kırıkken, sen beni düzeltmeye çalışırken çok dikkatli oluyorsun,her konuda dikkatli davranıyorsun,dakika başı beni sevdiğini söylüyorsun da niye sonrasında ben düzeldiğimde durum tersine dönüyor bunu anlamıyorum. İşte bu yüzden içimden eski halime dönmek gelmiyor. Kendimi iyi hissettiğim zaman bu ömür boyu böyle devam edecek diye bir durum yok ki. İnsanım ekbet duygularım var kalbim kırılabilir, üzülebilirim. Ama her seferinde niye hep. Öyle oluyor anlayamıyorum işte.
Ama seni canımdan çok seviyorum. Her seferinde haykırmak geliyor içimden, yapamıyorum. Hani içimde zamanla bastırmış olduğum fakat bu sıralarda oldukça güçlenip tüm hakimiyeti ele geçiren kötü ses var ya, işte o diyor ki "Hayır Merve, bu sefer yine kırılacaksın, yapma" diyor. Söyleyemiyorum seni ne kadar çok sevdiğimi, deliler gibi aşık olduğumu. Benim için her şeyden daha değerli olduğunu, seni deliler gibi sevdiğimi, sadece sana ait olmak istediğimi, sadece ve sadece senin olmak istediğimi. Yapamıyorum işte, yine kırılacağım, yine üzüleceğim, yine değer verilen taraf ben olmayacağım, üzerinde düşünülen, mutlu edilmek istenen kişi Merve olmayacak. Çünkü o kırılsa bile geri dönecek ya, işte bunu bilmek karşı tarafın emek göstermesini engelleyecek.
SENİ HER ŞEYDEN ÇOK AMA ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK SEVİYORUM.
Ama seni canımdan çok seviyorum. Her seferinde haykırmak geliyor içimden, yapamıyorum. Hani içimde zamanla bastırmış olduğum fakat bu sıralarda oldukça güçlenip tüm hakimiyeti ele geçiren kötü ses var ya, işte o diyor ki "Hayır Merve, bu sefer yine kırılacaksın, yapma" diyor. Söyleyemiyorum seni ne kadar çok sevdiğimi, deliler gibi aşık olduğumu. Benim için her şeyden daha değerli olduğunu, seni deliler gibi sevdiğimi, sadece sana ait olmak istediğimi, sadece ve sadece senin olmak istediğimi. Yapamıyorum işte, yine kırılacağım, yine üzüleceğim, yine değer verilen taraf ben olmayacağım, üzerinde düşünülen, mutlu edilmek istenen kişi Merve olmayacak. Çünkü o kırılsa bile geri dönecek ya, işte bunu bilmek karşı tarafın emek göstermesini engelleyecek.
SENİ HER ŞEYDEN ÇOK AMA ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK SEVİYORUM.
SANILANIN AKSİNE...
Kadın sözü dinlemek,
Erkeğin zayıf olduğunu değil
Erkeğin, Allah'ın emanetine
Değer verdiğini gösterir.
Vazgeçilmez sanmamalı insan kendini.
Anlamıyorsa susmasını bileceksin kendin için
Daha fazla yıpranmamak adına sessizliği deneyeceksin
Öyle de olmuyorsa aynı tavırla sırtını döneceksin,zaman vereceksin
Sabırla bekleyeceksin
Böyle de olmuyorsa,vazgeçmeyi bileceksin.
Kendin için...
#DirenMerve
Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları
taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır.
Aslında
aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali
ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla
kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken
bile şefkatle okşayabilmektir.
Buna katlanamayanlar zaten âşık değillerdir.
Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını
öldürüyor diyebiliriz.
Zira âşıksan, aynı havayı solumak bile zevk
verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde
olduğunun işaretidir ve huzur verir.
Ütülediğin gömleğin ona ne kadar
çok yakışacağını düşünürsün. Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini
hayal edersin. Bin tane ayakkabısı varken bin birinciye sahip
olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan
vazgeçersin.
Zamanla almaktan çok, bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu
keşfedersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek,
dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa, o
kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği
düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir
edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir
evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.
Bu hayallerle yola
çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete
sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp
“s….m böyle kuaförü” diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey
çatırdamaya başlayacaktır. Evlilik; sadece aşk değildir.
Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik,
ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık
ilişkisidir. Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta
tutamaz.
Âşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde
konyak içip geyik yapamayabilirsiniz. Hala canınız sıkıldığında onu
değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
Aşk evlilikte gider gelir. Halıya kola döktüğünde aşk biter,
ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur.
O aradaki sinir
evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül
edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan
olduğuna inanacaklardır.
Zafer, direnenlerin olur.
28 Mayıs 2014 Çarşamba
Yorgunum artık. Hiçbir şey için mücadele edemeyecek kadar yorgun. Gücüm kalmadı yıprandım ben de. Yıkık bir evin dökük duvarları gibi kalbim. İçim rutubetli. Gözümden artık yaş bile gelmiyor. İçim kan ağlarken, süzülmüyor artık gözlerden damlalar. Oysa ne kolay ağlarım, bilirsin. Ömür boyu izi kalacak yaşananların, belli. Hiç hayal kurdun mu benimle? Başkahramanı yaptın mı beni romanlarına? Bir kere hüzünlendin mi hiç benim için? İçimden dökülüp parmaklarımın yazdığı kelimeler kadarsın artık. Döküldükçe tükenen, hecelere sığmayan ama ötesine de gidemeyen. Özlemek değil benimki. Özlemek? O eskidendi be adam. Yırtık bir sayfa gibiyim şimdi. Geri dönemiyorum özüme, eski halime. Yapıştırmaya çalışıyorsun ama beceremiyorsun eski haline tam anlamıyla çeviremeyeceksin hiçbir zaman. Olmayacak, çok yaklaşacak yırtılmadan önceki haline ama, hiçbir zaman o halinin aynısını elde edemeyeceksin. Tamamlanamayacak bir hikaye gibiyim şimdi. Koydun 3 noktayı sonuna, getiremiyorsun devamını.
25 Mayıs 2014 Pazar
Öğrendin artık. Blogtan haberdarsın. Seviyorum yazmayı. Bazen ağlayarak bazense kahkahalarla gülerek rahatlamak, yerini yazmaya birakıyor son zamanlarda. Kendimi buluyorum yazılarda. Yazdıkça yazasım geliyor. Seni çok seviyorum. Yanımdan hiç ayrılmamanı dilerken, özlüyorum delicesine her saniye. Duyguları doğru ifade edebilmek mümkün olmuyor her zaman. Yazarak bunu sağlayabiliyorum. Nasıl olursam olayım yazdım hep sana. Yalnızlığıma bir çareydi belki bu. Sensizliğimin acısını azaltmaya çalıştım belki bu şekilde. Kandırmak istedim beynimi. Sanki sen varmışsın yanımda zannetsin istedim. Yazarken yazılarımı, sanki seninle konuşuyormuşum gibi hissetsin dedim. Olmadı kandıramadım. Yokluğun yakıyor kavuruyor ruhumu bedenimi. Sensizliğin acısı çok derinden yaralıyor yüreğimi. Özlüyorum yanımdayken bile seni. Seni seviyor olmak çok güzel. Kavuşmak duyguların zirvesi. Ayrılmak dipte hissettiriyor bana kendimi. Nasıl bir şey bu. Hiç kaybetmek istemediğim. Delicesine sevdiğim. Çok değerli, hiçbir şeyle ölçülemeyecek, kıyaslanamayacak, ömür boyunca sürmesini istediğim, herkesin kolaylıkla sahip olamadığı, çok ama çok kıymetli bir şey... Nasıl da şanslıyız aslında. Bulduk birbirimizi çok geç kalmadan. Karşımda bana karşı her zaman anlayışlı, deliler gibi seven, hoşgörülü, sevgi dolu bir adam... Söyle bana ben ne yaptım da karşıma seni çıkardı Allah. Çok kıymetli çok değerli bir şey mi yaptım da ben ödülüm sensin benim. Gözlerine her baktığımda diyorum: aşık olduğum adam işte bu. Delicesine bağlıyım ona. Söküp atamaz yüreğimden hiçbir güç, atmamalı. Sevgim öyle çok ki ona karşı, yıpratmamalı bu sevgiyi. Üzmemeli kimseyi. Daha iyiye taşımalı her şeyi. Haketmeli birbirlerini.
Mezun oluyorum işte. 4yıl önce umutlarla geldi bu kız hayaller şehri İstanbul'a. Dinlemedi kimseyi gitti hayallerinin peşinden koşa koşa. 2010 yılı bize mutluluklar, ayrılıklar, kurtuluşlar, hüzünler yaşattı belki. Kötü sandığımız olaylar mutlulukla sonuçlandı. Şükürlerle dolu zamanlar yaşadık. Stresli günler bitti bir süre sonra. İşte gerçek olmuştu hayaller, yeni bir hayat başlıyordu yeni bir şehirde. Yeni ev, yeni bir yaşam, yeni insanlar, yeni arkadaşlıklar, yeni bir okul. Her şey sıfırdan başlıyordu işte. Geride bıraktıkların gelmiyordu peşinden. Hüzün dolu, ayrılık dolu zamanlar kötü şeyler değildi.
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlu bir eylül gününde kayıt olmuştu bu kız okula. Yağan yağmur getirmişti bereketini bu kızın yaşamına. Her şey yolunda gidiyordu işte. Hayaller bir bir gerçeğe dönüşüyordu yavaş yavaş. Geçen yılların çabukluğu şaşırtıyor beni. O yılları yaşarken hiç gelmeyecek zannediyorduk mezuniyet. Hiç atamayacağız o kepleri başlarımızdan, hiç giyemeyeceğiz cübbeleri, hiç alamayacağız kırmızı kurdeleli diplomalarımızı elimize. Sonu olmayan bir başlangıç mı yapmıştık ki biz. Şimdi ise yıl 2014. 4 yıl önce diyordum kiii: ohoooooo mezun olmama çook var 2014 olacak da ben mezun olacağım. Şimdi geldi çattı işte. Geriye dönüp baktığımda ne de çabuk geçmiş zaman diyorum. Ne olur önümüzdeki yıllar da, senle kavuşacağımız yıllarımız da çabucak gelsin. Gelsin ve ben yine diyeyim. Yıllardan 2014 tü ve ben sana hiç kavuşamayacakmışım gibi zannediyordum oysa bak ne çabuk geçti zaman, artık hiç ayrılmamacasına beraberiz diye. Gelsin o zamanlar. Hayatıma girdin 17 Şubat 2013 günü. 15 Haziranın yeri apayrı bizde. Bak bugün 25 Mayıs. Ne de çabuk geçiyormuş zaman. 23 oldum. 26 oldun. Hayat hissettirmese de geçen yılları, kimliklerimiz bağırıyor bize yaşlarımızı. Hareket geç diyor, atıl artık bir şeyler yap. Sev, sevil, değer ver, mutlu et, böylece çook daha fazla mutlu ol, güldür, sevindir, zaman ayır sevdiklerine, geçici şeylere önem verme, gözünü kapadığında fani dünyaya, gönül rahatlığıyla aç gözlerini diğer dünyaya. Geride bıraktıkların unutulmasın, öyle değerli şeyler bırak ki hatırlasın yıllar geçse de insanlar seni. Faydalı ol herkese. Sorumluluk al. Büyüdün artık, çocuk değilsin. Fark et bunları. Eğlen aynı zamanda, sıkma canını hiçbir şey için, her şeyi akışına bırak ve anı yaşa. Hiçbir şey önemli değil tüm bunlardan. Güven dolu, sadakat dolu, dürüst insanlar çıktıkça karşına ne istersin ki başka bu dünyada. Niye problem edesin ki ufacık şeyleri, mutlu yaşamak varken. Basiti varken birşeyin, niye karmaşıklaştırasın ki olanları, nşye bulandırasın ki kafanı.
Senin aramanı beklerken farketmedim saatin nasıl ilerlediğini. Yazmışım yine satırlarca. Yazacağım bıkmadan, usanmadan. Seni hiçbir şeyle kıyaslayamayacak kadar çok seviyorum.
Mezun oluyorum işte. 4yıl önce umutlarla geldi bu kız hayaller şehri İstanbul'a. Dinlemedi kimseyi gitti hayallerinin peşinden koşa koşa. 2010 yılı bize mutluluklar, ayrılıklar, kurtuluşlar, hüzünler yaşattı belki. Kötü sandığımız olaylar mutlulukla sonuçlandı. Şükürlerle dolu zamanlar yaşadık. Stresli günler bitti bir süre sonra. İşte gerçek olmuştu hayaller, yeni bir hayat başlıyordu yeni bir şehirde. Yeni ev, yeni bir yaşam, yeni insanlar, yeni arkadaşlıklar, yeni bir okul. Her şey sıfırdan başlıyordu işte. Geride bıraktıkların gelmiyordu peşinden. Hüzün dolu, ayrılık dolu zamanlar kötü şeyler değildi.
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlu bir eylül gününde kayıt olmuştu bu kız okula. Yağan yağmur getirmişti bereketini bu kızın yaşamına. Her şey yolunda gidiyordu işte. Hayaller bir bir gerçeğe dönüşüyordu yavaş yavaş. Geçen yılların çabukluğu şaşırtıyor beni. O yılları yaşarken hiç gelmeyecek zannediyorduk mezuniyet. Hiç atamayacağız o kepleri başlarımızdan, hiç giyemeyeceğiz cübbeleri, hiç alamayacağız kırmızı kurdeleli diplomalarımızı elimize. Sonu olmayan bir başlangıç mı yapmıştık ki biz. Şimdi ise yıl 2014. 4 yıl önce diyordum kiii: ohoooooo mezun olmama çook var 2014 olacak da ben mezun olacağım. Şimdi geldi çattı işte. Geriye dönüp baktığımda ne de çabuk geçmiş zaman diyorum. Ne olur önümüzdeki yıllar da, senle kavuşacağımız yıllarımız da çabucak gelsin. Gelsin ve ben yine diyeyim. Yıllardan 2014 tü ve ben sana hiç kavuşamayacakmışım gibi zannediyordum oysa bak ne çabuk geçti zaman, artık hiç ayrılmamacasına beraberiz diye. Gelsin o zamanlar. Hayatıma girdin 17 Şubat 2013 günü. 15 Haziranın yeri apayrı bizde. Bak bugün 25 Mayıs. Ne de çabuk geçiyormuş zaman. 23 oldum. 26 oldun. Hayat hissettirmese de geçen yılları, kimliklerimiz bağırıyor bize yaşlarımızı. Hareket geç diyor, atıl artık bir şeyler yap. Sev, sevil, değer ver, mutlu et, böylece çook daha fazla mutlu ol, güldür, sevindir, zaman ayır sevdiklerine, geçici şeylere önem verme, gözünü kapadığında fani dünyaya, gönül rahatlığıyla aç gözlerini diğer dünyaya. Geride bıraktıkların unutulmasın, öyle değerli şeyler bırak ki hatırlasın yıllar geçse de insanlar seni. Faydalı ol herkese. Sorumluluk al. Büyüdün artık, çocuk değilsin. Fark et bunları. Eğlen aynı zamanda, sıkma canını hiçbir şey için, her şeyi akışına bırak ve anı yaşa. Hiçbir şey önemli değil tüm bunlardan. Güven dolu, sadakat dolu, dürüst insanlar çıktıkça karşına ne istersin ki başka bu dünyada. Niye problem edesin ki ufacık şeyleri, mutlu yaşamak varken. Basiti varken birşeyin, niye karmaşıklaştırasın ki olanları, nşye bulandırasın ki kafanı.
Senin aramanı beklerken farketmedim saatin nasıl ilerlediğini. Yazmışım yine satırlarca. Yazacağım bıkmadan, usanmadan. Seni hiçbir şeyle kıyaslayamayacak kadar çok seviyorum.
15 Mayıs 2014 Perşembe
Hoşgeldin. Kalbime, Gönlüme, Hayatıma, Yüreğime Hoşgeldin.
İyi ki geldin. Eğer şu anda bu yazıyı benim yardımım olmadan okuyabiliyorsan demek ki daha karmaşık sürprizler hazırlamalıyım ileride :D Fakat benim ipuçlarımdan faydalanarak bulduysan senin için hazırlanmış olan bu blogu, demek ki bu karmaşıklık seviyesi idealdir ;)
Çoook uzun zamanlar önce yazmaya başladım bu bloga senin ile ilgili olan duygularımı. Taaaa Almanya'da iken yazmıştım seninle ilgili olan ilk yazımı. Okuyunca göreceksin zaten. Bazen çok mutlu olduğum için, bazen çok sinirli bazense çok üzgün olduğum için yazdım yazılarımı. Sana anlatamadıklarım, defalarca anlattıklarımı bulacaksın belki de yazıların arasında.
İyi ki doğdun her şeyim. İyi ki doğdun ve iyi ki girdin hayatıma. Hiç çıkma olur mu? Seni her şeyden çok seviyorum. Seni deliler gibi seviyorum. Hep seveceğim, hep seveceğim...
Başla bakalım yazılarımı okumaya :) İyi okumalar :)
Çoook uzun zamanlar önce yazmaya başladım bu bloga senin ile ilgili olan duygularımı. Taaaa Almanya'da iken yazmıştım seninle ilgili olan ilk yazımı. Okuyunca göreceksin zaten. Bazen çok mutlu olduğum için, bazen çok sinirli bazense çok üzgün olduğum için yazdım yazılarımı. Sana anlatamadıklarım, defalarca anlattıklarımı bulacaksın belki de yazıların arasında.
İyi ki doğdun her şeyim. İyi ki doğdun ve iyi ki girdin hayatıma. Hiç çıkma olur mu? Seni her şeyden çok seviyorum. Seni deliler gibi seviyorum. Hep seveceğim, hep seveceğim...
Başla bakalım yazılarımı okumaya :) İyi okumalar :)
9 Mayıs 2014 Cuma
Biraz da sırıtık surat :D
Epten aykırı gidersin
Büle ayata aydaycam dersin
Sağda solda balya çekersin
Trakyayı pek seversin
Oppala paşam Malkara Keşan
Çetik seven güzel kızan
Er yer olmuş toz duman
70'lik aç ordan a bakam
Şeetmeyin kendinizi
Yiyin mari poy biberlerinizi
Küçük manikalılar gibi yapmayın kendinizi
Gelin buraya üj bej kişi
Doğum günün kutlu olsun
Epten mutlu mutlu olsun
Aydi kalasın selametle
Kocaman da seviliyosun
8 Mayıs 2014 Perşembe
İster güneş ol yak beni,yağmurum ol ağlat beni,zincirleri yüreğimin artık sende.
Karmakarışık duygular yaşadım şu son günlerde. Önceleri seni görememenin verdiği fazlaca özlem duygusu kaplıydı tüm vücudumda,aklımda,zihnimde. Bu duygular bazı zamanlar yerini üzüntüye bıraktı. Bazen sinirli olmama, saçma davranışlar sergilememe sebep oldu. Bazı geceler yattım uyudum erkenden. Daha fazla üzülmemek, en azından bazı şeyleri engelleyebilmek bu sayede oluyordu çünkü.
Sonra 2 Mayıs 2014 Cuma günü... Alyamız geldi. Birden dağıldı kara bulutlar yerini sevinç ve coşkuya bıraktı. Taaa ki ertesi güne kadar. Doyamadık mis kokulumuza, o ise bir süreliğine gezmeye gitti :) çok bekletme bizi prenses ;) Özlüyoruz seni.
15 gün belki aradan geçen zaman. 15 dakika yıl gibi gelirken bana, her anımda yanımda olmanı dilerken ben, 15 günün uzunluğunu tahmin edebiliyorsundur. Daha büyük ayrılıklar yaşamayalım, elbet geçecektir bu günlerde ama ben seni çok özledim. Özlemim bana istemediğim şeyler yaptırıyor. Seni çok seviyorum. Çok özledim. Senden vazgeçmek zorunda kalmak istemiyorum hiçbir zaman. Seni çooook ama çoook seviyorum. Bir daha böyle davranışlarda bulunmak zorunda kalmak da istemiyorum ayrıca.
16 gün kalmışken sürprizime heyecanla bekliyorum o günü :) bu satırları okuyacağın zamanın gelmesini o kadar çok istiyorum ki. Acaba bulabilecek misin ben sana söylemeden :) merakla bekliyoruzz :)
Seni çok ama çok ama çooooooook sevdiğimi, bazen sana olan özlemimin beni istemediğim hallere soktuğunu unutma. Bir insan çok sevdiği için böyle şeyler de yapabiliyormuş. Çok özlediği için, hep yanında olmasını isteyebiliyormuş. Ondan kopmayı, uzaklaşmayı hiç istemiyor ve bundan öylesine korkabiliyormuş ki o korkuların yaşanmaması için canını bile vermeye razıymış işte. Seni her şeyden çok seviyorum.
28 Nisan 2014 Pazartesi
Şafak 26...
Yine yanıbaşımdasın. Aramızda bir duvar var yalnızca. Yan duvarımdaki odada uyuyor sevdiğim. Beni her zamanki gibi uyku tutmuyor yine. Uzun zamandır elime almadığımı farkediyorum klavyemi. Başlıyorum hemen yazmaya. Dökülüyor içimden tonlarca kelime aslında. Haykırarak anlatmak istediğim...
Şafak 26...Az kalmış be aşkım doğumgünlerimize :) Merakla bekliyorum,iple çekiyorum aynı zamanda sürprizimi istediğim gibi gerçekleştirebilmek için.
Bahar sensin bana,gülüşün cennet...
Aklım almıyor, almak istemiyor. İnsan neden her güzel şeyi yaşamaya devam etmez de hep başka şeylerde gözü kalır. Günlerdir kafamı kurcalıyor bu durum.
Çok seviyorsun birini. Canını verecek kadar çok hem de. Her şeyden daha değerli oluyor o insan senin gözünde. Her şey yapmak istiyorsun onu mutlu edebilmek için. Yüzündeki gülümsemenin sebebi olmak istiyorsun. Her gününün güzel geçmesini sağlamak, seninle olduğu için her gün her an şükretmesini istiyorsun.
Bunun olmasını o kadar çok istiyorsun ki çok korkuyorsun aynı zamanda. Ya onu kaybedersem diye üzülüyorsun, ya elimden kayıp giderse diye kederleniyorsun. Tüm bu olumsuz durumlar olmasın diye uğraşlar veriyorsun. Tüm sınırlarını zorlayarak, yapmayacak olduklarını bile yapıyorsun belki onun için. İkinizin mutluluğu için... Hep daha fazlasını, daha iyisini istiyorsun onun için, mutlu bir ömür için. Senin gözünde her şey çok güzel ilerliyor. Evet diyorsun onu mutlu edebiliyorum, benimle olduğu için şükrediyor her saniye. Kalplerimiz hep bir olacak, beni çok seviyor diyorsun. Buna kalpten inanıyorsun. Her şeyden daha çok inanmak istiyorsun belki de buna.
Sonra karşındaki insansa başka türlü düşünüyor. İşte sıkıntı tam da burada başlıyor. Nasılsa beni seviyor, beni terketmez ki zaten. Benden kopamaz ki diyor. Bunu düşünerek yapmaması gereken bir ton şey yapıyor. Oysa düşünce yapısı o kadar yanlış ki... Benim onun bu sonsuz sevgisini, sadakatini haketmem için onu hiçbir zaman üzmemem, en az beni mutlu ettiği kadar onu mutlu etmem gerek diye düşünmesi lazım. Ona olan sadakatini artırması gerektiği yerde, ondan uzaklaşması ne kadar mantıklı acaba? Hayır bir de neden bu fikirler hep erkeklerin aklına gelir acaba? Neden ben hiç böyle düşünmüyorum? Neden ben hep olumlusu olsun diye düşünüyorum da erkekler "Acaba nasıl kaytarabilirim? Nasıl istediğim diğer kötü şeyleri de yapabilirim?" Diye düşünüyor, henüz anlamış değilim. Biri de çıkıp bana şunun mantıklı bir açıklamasını yapsın. Sal ipini gitsin mi yani?
İşte yine korkular gelmiş hoşgelmiş. Ne zaman terkedeceksiniz beni acaba? Bıktım artık korkmaktan.
Sanırım tüm korkularım başıma gelecek ve ben o zaman vazgeçeceğim korkmaktan.
20 Nisan 2014 Pazar
Başa bela bağlanıyorsan...
Bu arada ruh halimin kesinlike müzikle bir ilgisi olmalı. Şu an acayip mutlu ve enerjik hissediyorum kendimi. Aksi geçerli olduğu durumlar da mevcut fakat. Oldukça neşeli olup, bir anda mutsuz da olabiliyorum. Lanet olsun İkizler burcu...
Bu vaziyetler hayra alamet değil de durdum düşündüm.
Yine niye beni buldu eziyetler aklımı nerde düşürdüm ;)
Sanırım benim güven problemim seninle ilgili değil de daha çok kendimle ilgili. Kendimden dolayı korkularım, umutsuzluklarım, endişelerim. Düşündüm de uzunca, değiştirmek benim elimdeyken niye üzüyorum kendimi bu kadar. Evet bundan sonra ciddi ciddi karar vermemin sonuçlarını göreceğiz. Bu sefer gerçekten çok ciddiyim. Çünkü mutsuzluğuma neden oluyor bu rahatsız olduğum durum. Saçma bir cümle oldu bu yaaaa. Rahatsız olduğun bir durum zaten mutlu olmanı sağlamaz ki. Sanırım cidden ruhen iyi bir dönemimde değilim. Yarın yeni hayatımın ilk günü :) Hoşgeldin yeni hayatım.
Şu an kulaklarımda İrem Derici - Zorun Ne Sevgilim
Senin benimle zorun ne sevgilim, bu kalbi kırıp kırıp neden parçalıyorsun :)
Açık açık anlat sorun ne sevgilin, neden şimdi yeni bir savaş başlatıyorsun.
Böyle bir durum yok tabiki de aramızda ama şarkı güzel bence :)
Bana nedense enerji veriyor, belki de ritminden kaynaklanan bir durum.
Herkessin...
O,başta yalnızca sevgiliniz oluyor sizin. Sonra zaman ilerledikçe bir bakıyorsunuz, birlikte dedikodu yaptığınız bir arkadaş, dertlerinizi paylaştığınız bir dost, üşütme diye koruyan bir anne, o kim? bir daha konuşma onunla diye karışan bir abi, eve sakın geç kalma diyen bir baba olmuş.
İnsanlar sizi dışarıdan yalnızca sevgili sanıyorlar. Oysa değil. Çok daha fazlası. Siz onun "herkesi" oluyorsunuz zamanla, o da sizin.
İşte sevdiğim sen de benim herkesimsin. Ve sen hiç gitme olur mu?
Çünkü sen gidersen, seninle birlikte herkes gider. Ve ben yapayalnız kalırım.
Çok özledim...
Dün görüşemedik
İki yüzyıl görüşememişiz gibi geldi bana
Ve üç yüzyıllık göresim seni...
18 Nisan 2014 Cuma
Israrcı sorularımın sebebini bir bilsen keşke. Keşke bu soruların altında yatan sebebi bilsen. Seni üzmekten o kadar çok korkuyorum ki. Mutsuz olmana sebep olmaktan. Kırmaktan, incitmekten. Ödüm kopuyor seni üzgün görmekten, huzursuz olduğunu hissetmekten. Böyle bir durumun sebebi olduğumu bilmektense, ölmeyi tercih ederim. Seni sıktıysam, ısrarcı sorularımla boğduysam özür dilerim aşkım. Biliyorum eğer boğulduysan da haklısındır. " İyiyim ben " dedikçe sen, ben sana hala nasıl olduğunu soruyorum. Ama tüm bunların bir göstergesi var aşkım. Ben seni deliler gibi seviyorum. En değerlim olduğun için, senin saçının teline bile bir zarar gelmesi beni o kadar derinden yaralar ki. Bunu en iyi sen bilirsin. Biliyorum sen de benim için böyle düşünüyorsun çünkü. Ama sen benim en değerlimsin işte çok seviyorum seni. Hep bu sonsuz sevgimin sonucu tüm bu düşünceler...
16 Nisan 2014 Çarşamba
Evdeyim zannediyorsun bugün. Bense yanına gelmek için planlar yapıyorum. Seni mutlu edebilmek benim için en önemli şeylerden biri birtanem. Bence dün gece ses tonunda bir gariplik vardı ve içim seni iyi,mutlu,huzurlu görmeden rahat etmeyecekti. Ben de yanına gitmeyi planladım. Krispy Creme donut alayım mı gelirken sana? ;) Bir de caramel macchiato :) Alıcam zaten.
Ufak bir sürpriz işte. Her ne kadar sen benim okuluma bir kez bile gelmemiş olsan da ben yanına gelmekten sıkılmayacağım hiç. Tek endişem seni zor durumda bırakmak çalılıyorken. Bu sebeple araya çıktığın anı gözlemleyip o zaman böööööö diyeceğim ve karşına çıkacağım :p Şaka bir yana sevdiğim cidden geliyorum haaaa. Hatta başka bir şey yapacağım filan desem de sana daha mı çok şaşırsan geldiğime? Neden olmasıııııınnnn ;)
Dün doldurduk tamı tamına 10 ayımızı. Dile kolay 10 ay. Daha nice 10, 100 aylara sevdiğimmm benim. Seni çok seviyorum.seni her şeyden çok seviyorum. Yalnızca seni böyle seviyorum. Bu arada şafak 38, Kayseriiiii :) Gelsin artık doğum günün, lütfeeeeennnn ;)
13 Nisan 2014 Pazar
İnsan kendi gösterdiği hassasiyeti, karşısındakinden de görmeyi istiyor. Bulamayınca da sorun çıkıyor işte. 1 hafta öncesinden en ince ayrıntısıyla düşündüğüm planımız mahvoldu. Ağır konuştuğumun farkındayım ama durum bundan ibaret. Sabah erken uyanamadığın için tüm enerjimi alıp gittin, mutlu Merve'yi öldürdün. Affettirmeyi biliyorsun kendini ama keşke hiç olmasaydı böyle. Seni her durumda her şeye rağmen çok ama çok seviyorum. Seveceğim de. Keşke hiç üzülmeseydik, keşke tüm bunlara gerek kalmasaydı. Seni çok seviyorum.
Ben de birçok fedakarlık yaptım bu planımızı gerçekleştirmek için. Anlattım bunların bir kısmını sana. Burada da açıkça ifade etmenin gereği yok şimdi. Empati yap bakalım sen benim yerime kendini koy, nasıl davranırdın?
Bu çiçeğe gözüm gibi bakacağım. Ama emin ol kalbimi bu çiçekle değil başka şeylerle kazandın. Önüme tırla çiçek yığsan da diğer şeyler olmasaydı benim moralim geri gelmezdi. Eski Merve kolay kolay geri dönemezdi.
Senin benim için ne kadar değerli olduğunu bilsen aklını kaybedebilirdin. Seni her şeyden çok seviyorum. Her şeyden daha değerlisin benim için. Tahmin edemeyeceğin kadar büyük aşkım sana karşı. Hani sen hep diyorsun ya şaşırıyorlar bizim hiç kavga etmememize diye. Bugün ben de bir arkadaşımın şaşkınlığına şahit oldum baksana. Maşallah diyelim :)
12 Nisan 2014 Cumartesi
Azıcık da romantizm ;)
Bir Trakyalı olan bana şu şekilde gelsen bile mutlu olmamı sağlayabilirsin. Sonuçta o da bir çiçek :D
11 Nisan 2014 Cuma
İlk mesaj...
Her şeyi başlatan o mesaj mıydı? Görünürde oydu belki ama öncesi vardı bu mesajların. Bu iki güzel insan aslında 15 haziran günü başlatmıştı her şeyi. Eray'ın gözlerini Merve'den alamaması, Merve'nin saçma sapan bahanelerle Eray'ın yanına gitmeye çalışması aşklarının en şirin belirtileriydi işte. Ama belki Eray o ilk mesajı atmasaydı, Merve hiçbir zaman anlatamayacaktı duygularını Eray'a. Karşılık görememekten korkarak içine hapsedecekti hissettiklerini. Elbette ki öyle olmadı. 17 Haziran günü Eray'ın atmış olduğu bu mesaj, internet paketinin bittiğinin bahanesiyle birbirlerinin telefon numaralarının öğrenilmesi ve dahası...Hepsi bu güzel aşkı ilişkiye dönüştürme çabalarıydı işte. Şimdi dönüp baktığımızda geriye, yüzümüzü güldüren bizi mutlu eden anılar olarak hatırlıyoruz hepsini.
7 Nisan 2014 Pazartesi
Şafak 47
Bana çiçekler, hediyeler almak zorunda değilsin. Almam gereken en güzel hediyeyi ben çoktan almışım zaten daha ne olsun ki...
6 Nisan 2014 Pazar
Az önce karşılaştım şu yazıyla. Okudum önce yavaşça. Sindire sindire cümleleri. 1 kez okumak yetmedi. Birçok kez okudum,düşündüm. Yazan kişinin neleri düşünerek, neleri dileyerek yazdığını düşündüm bu satırları. Okurken hiç yabancısı olmadığım aklıma geldi tüm bunların. Adeta cümlelerin içinde tüm bunları sanki yıllardır yaşıyormuşçasına kayboldum. Sonra dedim ki kendi kendime. İşte Merve siz olması gerektiği gibi olduğunuz için mutlusunuz. Herkesin arayıp da erişemediği, erişmesi zor olan değerli bir şeye sahip olduğunuz için, değerlerinizin farkında olduğunuz için durum böyle. Kötü şeylerin sonsuz sevginizi öldürmesine izin vermediğiniz için çok mutlusunuz. Bir sorun olduğunda büyütmek yerine, oturup konuşabildiğiniz için ve sonrasında ortak bir karara anlayışlı bir şekilde varabildiğiniz için birbirinizden vazgeçemezsiniz işte.
Darısı başımıza demek geliyor içimden :)
Çok güzel geçen bir gecenin ardından geriye umutlar, iyi dilekler kalıyor. Ömürleri boyunca bugünkü mutlulukları,huzurları sağlıklı bir şekilde birlikte devam etsin inşallah deniyor. Aynı şeyleri yaşayacağımız günleri iple çekmek istememde bir sakınca var mıdır acaba? Bence yoktur, olmasın yaaaa. O mutlulukları yaşayacağımız günleri görmek istiyorum. Eğlendik, güldük, oynadık, kurtlarımızı döktük. Geriye de bu güzel anılar kaldı nişan gecemizden.
3 Nisan 2014 Perşembe
Kolada yazmış yazmamış ismin, ne önemi var. Kalbime, aklıma, ruhuma, ömrüme yazmışım seni. Alın yazım olmuşsun. Gerisi önemli mi? Ama böyle de bir şey yapmak geldi içimden bugün ;) Sevdim, hoşuma gitti. Şafak 51 şu anda. Şafak saymalardan bıkmamış gibi, yine başladı geri sayımlar. Daha da devam edecek maalesef. Askerlik, evlilik...Gelmesini istediğimiz güzel olaylar, bitmesini bir an önce istediğimiz engelleri atlatmak için geri sayımlara devam. Güzel güne 51 gün kala her gün yazmak istiyorum artık sana. Elimden geldiğince bir şeyler yazabilmek, anlık duygularımı aktarabilmek. Can dostumla paylaştım bugün şu an okuduğun yazılardan oluşan blog hediye fikrimi. Onun sana nasıl ulaştıracağım fikrini oldukça beğendi. Çok tatlış buldu hatta :p Ben de iple çekiyorum bu hediyenin sana ulaşacağı günü. Umarım her şey planladığım gibi gerçekleşebilir.
Seni deliler gibi seviyorum aşkım. Olur da seni üzersem aç blogunu oku lütfen tamam mı? Olur da seni istemeden kırar, kızdırırsam eğer, senden asla vazgeçemeyeceğimi hatırlaman için oku bu satırları. Çıkar bulunduğu yerden Merve'nin Braunschweig Günlüğü'nü. Aç sayfaları birer birer. Anla seni ne kadar çok sevdiğimi. Canımdan daha da çok sevdiğimi.
Korkularım boşa çıksın ne olur. Aşk ne kadar çoksa korkular da bir o kadar artıyor zamanla. Ama izin vermemek önemli olan o korkuların hiçbir şeyin önüne geçmesine.
Uykuya dalmam kolay olsaydı keşke seninki kadar. Düşünmeseydim başımı yastığa koyduğumda gün içinde yaşadıklarımı. Saatlerce konuşmak isteyip de mecburen kapatmak zorunda kalmasaydım telefonu. Senin daha önce yaşamış olduğunu en azından bir kez yaşayabilseydim. Sesinde uyuyakalabilmek... Gün içerisinde sensiz yaşadıklarımı her ayrıntısında sen varmışçasına seninle paylaşabilmek... Bu sırada bıkmadan usanmadan beni dinlerken sen, yanında olamamanın verdiği üzüntüyle kavuşacağımız günlerin hayalini kurarak dalabilmek uykuya. Sen beni uyuyor zannederken şu anda, dökülüyor kelimeler klavyemden. Özlüyorum seni her geçen gün. Senin için hazırlanan bu bloga ulaşacağın günü iple çekiyor, tepkilerini merak ediyorum. Neredeyse 1 yılı doldurmak üzereyken seninle, geçen zamanın çabukluğu şaşırtıyor beni. Bir yandan önümüzdeki uzun yıllar ise korkmama sebep oluyor istemsiz bir şekilde. Yaşanacak uzun yıllar umut vaadederken her ikimize de, sana olan sevgimi artırıyor bir yandan. Uykusuzluk vurdu yine ellere. Durmuyor durmak bilmiyor. Şu anda mışıl mışıl uyuyor sevdiğim. Ondan uzakta, daha da uzakta olma fikri korkutuyor beni. Hep yanıbaşımda olmanı istemek bencilleştiriyor bir yandan.
Her gün seninle paylaşacak yeni bir şeye sahip olma umudunun güzelliğine sahibim. Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın ;)
1 Nisan 2014 Salı
Nefes Gibi Muhtacım Sana...
Şarkılar bu kadar anlamlı gelir miydi daha önce? Her kelimesinde aklıma getirir miydi seni? Getirir olmuş artık. Her dinlediğim şarkıda senden bir parça bulur olmuşum. Ne güzel ne anlamlı bir şarkıymış meğer http://fizy.com/song/kenan-dogulu-kursun-adres-sormaz-ki/1agmlk
Yakışmamışın Tam Tersi
Bu kadar mı zor iltifat etmek. İki güzel cümle söylemek. Aslında hiç de değil. Bir kez başladın mı gerisi gelecek be adam. Bu kadar mı zor çok hoştun diyebilmek. Bu kadar mı söylenilmez bu cümleler. Aslında hiç de zor değilmiş dimi birtanem. Başladın mı çorap söküğü gibi geliyormuş devamı. Gerçi bunları senden her zaman duymak da beni mutlu etmezdi. O zaman bir anlamı kalmazdı. Ara sıra duymak daha çok hoşuma gidiyor, bilesin ;) Ama bu gece beni çok mutlu ettin. Dolaylı yoldan ettiğin iltifatla başlayan cümlelerinin gerisi. Oldukça doğrudandı ;) "Hani yakışmamışın tersi var ya" Ben:Eveeeettt "Onun tam tersini düşün" Ben:Neymiş onun tam tersi :D bundan sonra ağzından dökülen kelimeler belki çok abartılı kelimeler değildi ama benim gibi oldukça küçük şeylerle mutlu olmayı bilen kişiler için dünyanın en büyük, en değerli şeyiydi. Sen bilemezdin nasıl mutlu olduğumu. Yapmamdan rahatsız olduğun bir durumu açıklamayı öyle güzel bildin ki sen, böyle oldukça ben hiçbirini yapamam ki artık :D Çok güzel ifade ettin duygularını. Keşke her zaman bu kadar açık ve net olabilsen sevgilim ;) Ama olsun ben senin içini, duygularını çok ama çok iyi biliyorum. Önemli olan da onlar zaten. Ama her insan gibi ben de ihtiyaç duyabiliyorum bazen güzel sözler duymaya. Bu gece bana 2 3 ay gider artık :D aslında ne kadar da kolay işin. Bir kelime söyle 3 ay mutlu etmeye yetsin. İşte böyle biriyim ki ben. Basit şeylerle de mutlu olmayı bilebilen biri... Sadece bana karşı her zaman dürüst ol, arkamdan iş çevirme yeterlidir. Bu geceki mutluluğumu buraya yazmam gerekirdi. Çünkü sonrasında okuma zamanın geldiğinde ne kadar sevindiğimi anlamanı istiyorum. Hangi gece olduğunu hatırlayamazsan eğer sürprizi bulmaya çalıştığın gece bu gece sevgilim. Hani telefonu kapatmadan önceki söylediklerin benim bu geceki mutluluk sebebim. Mavi gömleğim, lacivert tişörtüm :D Yakışmamışın tam tersi olsun hep inşallah onlar :D sen yanımda ol da hepsi bana yakışmamışın tam tersi olur zaten ;)
31 Mart 2014 Pazartesi
Ep gene Trakya bea...
Sevdiğimin gözlerinde gördüğüm yeşil denizi, trakya tarlalarında gördüm bugün. Her zaman güneş gibi ışıl ışıl parlayan o gözler gibi, trakya tarlaları da aydınlık saçıyordu her bir metrekaresiyle. Birkaç ay sonra alabildiğine sapsarı olacak bu tarlalar şimdiden yazın umudunu veriyordu herkese. Özlemişim memleketimi. Doğduğum yer-doyduğum yer kıyaslamasını yapabilmek çok zor benim için. Her şeye rağmen seviyorum Burgazımı. Geceleri kül kokan havasını, sıcakkanlı Trakya insanımı, samimiyeti, sıcaklığını özlüyorum. Ep gene Trakya beaa :)
Her ne kadar Trakyalı olmak bir "Şoparcık" etiketi yedirse de insana, ben o insanların tabiriyle "şopar" olmaktan da çekinmem ki. Günü kurtardıklarında ertesini düşünmeyen, her günleri eğlenceli,dertsiz, tasasız geçen bu insanların yerinde olmayı kim istemez ki. Onlar kadar geniş ve rahat düşünebilmek isterdim. Dertlerimi kafaya takmamayı başarabilmek, oluruna bırakmak...
Ayyaş etiketi de başka bir yönü Trakyalı olmanın. İçkinin bu kadar çok tüketildiği ama bir o kadar da serseriliğin o kadar az olduğu başka neresi vardır ki? Seviyorum işte var mı diyeceğin? :D Seviyorum memleketimi. Her ne kadar gittiğimde can sıkıntısından patlasam da seviyorum. Sevmeye de devam edeceğim. Bulamadım Trakya insanının sıcaklığını hiçbir yerde. Modernliğini, geniş düşünebilmesini...
Gitsem bile çok uzaklara, dönüp dolaşıp özleyip geleceğim yer buralardır. Sıkılırım belki ama köklerim beni her zaman buraya çağıracaktır. İyi ki Trakyalıyım bea, iyi kii ;)
29 Mart 2014 Cumartesi
Her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır..
En azından gördüm birtanemi. İyi olduğunu biliyorum. Geri döndürebilsek keşke zamanı. Keşke hiç yaşamasaydık o üzücü olayı. Keşke şu an sağlıklı bir şekilde yatıyor olsaydın yatağında. Şükrediyoruz her şeye rağmen. Daha büyüğünden korunduğumuz için, başımıza daha kötüsü gelmediği için teşekkür ediyoruz. Ucuz atlattığımız için teselli ediyor, olan ile ölene çare olmadığını biliyoruz. Zamanda yolculuk icat edilmedi henüz. Şimdilik durum bundan ibaret. Sen hasta yatağında zedelenmiş kolunla yatarken ben yaklaşan doğum günün için planlar yapmaktayım her şeyim. Gerçi daha 1 aydan fazla zaman var ama sen benim en değerlim olduğun için ben bir sene öncesinden planlar yapmaya bile başlayabilirim. Her doğum günün bir öncekinden güzel, bir öncekinden şaşırtıcı olmalı bence. Benden önce başka başka kişilerle kutlamış olduğun 24 adet doğum gününün acısını 24 Mayıs gününü takip eden 24 gün boyunca kutlasak yine de çıkaramayız ama ne yapalım biz de önümüzdeki maçlara bakacağız artık :D
Pastada son kararım rainboww ;) Seninle geçecek her günüm bu pastalar gibi olsun sevdiğim. Kara kara bulutlar çekilsin üzerimizden. Her günümüz bu pasta kadar tatlı, bu pasta kadar renkli ve gülümsetici olsun sevdiğim. Her rengi barındıralım yüreğimizde, günümüzde. Ama hiç biri bizi mutsuz etmesin. Aksine sevinçlere boğsun bizi. Ağzımız kulaklarımızda olsun her daim. Olmazsa bile biz oldurabiliriz değil mi aşkım :)
Sen benim en değerlim, en kıymetlim, hayatım, hayatımın anlamısın. Her şeyin en güzelini hakeden, bu yüzden de bazen kızdığım bazen de kızdırdığımsın. Ama aynı zamanda da ne olursa olsun vazgeçemedğim, vazgeçemeyeceğimsin işte. Seni içime çekerken sende kayboluyorum ve bunu çok seviyorum. Dudaklarıma iz bırakan teninde değil kokunda, ruhunda, zihninde, seni sen yapan her hücrende sana karışıyorum, seni bende hissediyorum. Ve seni her şeyinle çok seviyorum. Çok seveceğim. Canımdan çokk...
28 Mart 2014 Cuma
Haklı olmak istemiyorum.
Keşke haklı çıkmasaydım. Sana "kendine dikkat et" derken her zaman, olabilecek tüm alternatifler geçiyor aklımdan. Eve gelip beni arayana kadar sen, içim hiç rahat olmuyor. Her an başına bir iş gelmesinden korkuyorum. Al işte korktuklarım geldi başına. Keşke haklı çıkmasaydım da sana bir şey olmasaydı. Hep diyorum işte ben hep diyorum, sen kendini hiç mi hiç düşünmüyorsun, kendine hiç dikkat etmiyorsun, seni sevenleri ise hiiiç düşünmüyorsun diye. Ben demiştim demek istemiyorum. Ama ben demiştim be sevgilim. Kendine dikkat et lütfen demiştim. Sense yalnızca maça gideceğini söylemiştin. Al işte ne oldu. Basit bir maç olarak gördüğün olay seni hastaneler düşürdü. Sağlığından etti. Şu anda yanında olamadığım için içim o kadar huzursuz ki. Sen oradasın ve ben şu an hiçbir şey yapamadığım için, yanında bulunamadığım için vicdan azabı çekiyorum. Elimden sadece dua etmek geliyor. Umarım kötü bir şey yoktur. Keşke haklı olmasaydım. Sana kendine dikkat et derken bunlardan korkuyordum işte. Ben demiştim aşkım. Ben demiştim demek istemiyorum ama ben demiştim sana. Haklı olmak istemiyorum ben, sadece senin iyi olmanı istiyorum. Korktuklarımın başımıza gelmesinden nefret ediyorum. Yanında olabilmek istiyorum. Offf offf offf...
26 Mart 2014 Çarşamba
Sonsuza kadar...
Seni canımdan çok seviyorum. Seni deliler gibi seviyorum. Seni her şeyden çok seviyorum. Üzsem de üzülsem de çok seviyorum. Seveceğim. Kalbim artık senin. Üzülmem, sinirlenmem sevgimi azaltmaz. Seni seviyorum. Seni üzmek istemiyorum. Beni üzmeni istemiyorum. Üzülmemizi istemiyorum. Seni çok seviyorum. Seni hala ilk günkü gibi seviyorum. Azalmadı, arttı aksine. Giderek de artacak bu sevgi. Gözlerine baktığımda hala ilk günkü gibi hissediyorum. Titriyor bacaklarım, uçuşuyor kelebekler midemde, kalbim 2 km koşu yaptıktan sonraki attığına bin basıyor seni gördüğüm zamandaki atışlarıyla. Ben hala tanıdığın Merveyim. Sen hep şu anki Eray kal. Değişme, sevdiğim adam kal. Sen eskime. Yıllar sonra gözlerine baktığımda aşık olduğum adam işte bu diyebileyim. Seni deliler gibi seviyorum. Seni canımdan çok seviyorum. Seni her şeyden çok seviyorum. Seveceğim de...
Duymuş olduğum kelimeler sevdiğim adamın, ömrümü adadığım kişinin ağzından çıkmış olamaz. Olmamalı. Şaşkınlar içinde yazıyorum bu satırları. Sinirimi nasıl atabilirim diye düşünürken kendimi klavyemle başbaşa buldum. Telefon edip konuşursam onunla eğer kalp kırabilirim çünkü. Sinirimin nedenini araştırdığımda kendi içimde, yakıştıramadığımı farkettim ona bu sözleri. Bendeki yeri çok farklı olan bu kişi, o yerde başka yerlere koyamaz kendini, koymamalı. Henüz birbirimizi tam anlamıyla her yönümüzle tanımıyor muyuz yoksa? Her anımızı görememişmiydik henüz? Alışmalımıydım bu duruma? Hayır, böyle bir şey ne olursa olsun ona yakışmıyor, yakıştıramıyorum. Eğlence,mutluluk,sarhoşluk veya sinirlilik,kızgınlık... Hiçbir bahane geçerli kılmaz o kelimeleri kullanmasını.
İyi ki de yanlışlıkla aradın beni de duydum o sözleri. Arka planda nelerin geçtiğini, bana neler söylediğini ama aslında neler olduğunu. Eve sağ salim geldiğin haberini alsam bu akşam içim rahatlayacak en azından. Sarhoş olduğundan % 100 emin olduğum biri kullanıyor kesinlikle aracı. Zaten o aracın içinde ayık biri bulunmuyordur da. Yüksek ses müzik, havada uçuşan küfürler... Daha ne olsun işte hiçbirini yakıştıramıyorum sana. Olmuyor olmuyor olmuyor. Bunları sen yapıyor olamazsın. Offff şu an hiçbir şey düşünmek istemiyorum. Beni ne kadar üzdüğünün farkında bile değilsin oysa ki. Sen körkütük sarhoşsun ve sarhoş biri tarafından kullanılan bir araçtasın.
Bu yazıyı sana olan sinirim geçtiğinde kaldırmayacağım blogtan. Çünkü bazı zamanlarda kendi başıma çözmüş olduğum sinir harplerimi nasıl atlattığımı bilmeni istiyorum. Çok sinirliyim gerçekten şu an. Gözyaşlarım süzülürken yanaklarımdan, hakim olamıyorum kendime olumsuz şeyleri aklımdan geçirmemek için.
Umarım sen beni arayana kadar sinirim biraz olsun geçmiş olur. Kavga etmek istemiyorum. Çok sinirliyim çok. Tahmin edemeyeceğin kadar hem de. Niçin diye soruyor olabilirsin. İçtiğin için mi? Elbette ki hayır. Oraya onun için gittiğini ben de biliyorum. Gece eve geç döndüğün için mi. O da değil. Duyduğum küfürler yüzünden mi. Bilemedin.
Kendini düşünmediğin için. Kendini düşünmediğin gibi, etrafında sana değer verenleri de düşünmediğin için. Senin ne yapıyor olduğunu göremem her zaman. Görsem de görmesem de her ikisinin arasında bir fark olmamalı. Seni aradığımda sessiz bir ortamda konuşup herşey yolundaymış havası vermene, sonra ise beni yanlışlıkla aradığında ise arkadan gümbür gümbür müzik sesleri gelen,sarhoş birinin kullandığı araçta, havada uçuşan küfürler içinde bulunmana kızıyorum. Evet beni yanlışlıkla aradığını farkettim en başında. Ama dinlemeye devam ettim o telefonu. Kapatmadım. Hatalı olabilirim belki. Ama dinlemeseydim farklı bir ortam içinde olacağını düşünecektim. Daha dikkatli davranacağım bundan sonra bazı konularda. Haberin olsun beni çok ama çok üzdün. Sana yakıştıramadım ve eminim ki hiçbir zaman da yakıştıramayacağım. Sen bu değilsin, olmamalısın. Öyle bir ortamda bulunmak sana yakışmıyor, hem de hiç. Umarım bunun farkına bir an önce varabilirsin. Üzülüyorum,hem de çoookk...
23 Mart 2014 Pazar
Ah Biz Kadınlaaarr :)
Tutmadı yine uyku. Bu sefer sorun etmedim bu durumu kendime. Fırsata dönüştürmeyi bildim ve aldım elime klavyemi başladım içimden geçenleri dökmeye sayfalara.
Bu günlerde tarif edilemez bir duygu kaplamış bulunuyor beni. Nedensiz, sebepsiz ve tarifsiz... Moralsizim son günlerde. Nedendir bilmiyorum. Bu durumum istemeden sana da yansıyor. Seziyorsun bendeki olumsuzluğu. Nedenini araştırmaya çalışıyorsun, öğrenmek istiyorsun. Ahhh bir de ben bilsem de sana söylesem. Yazdıkça yazasım geliyor ve rahatlıyorum böylece. Atmaya çalışıyorum tüm olumsuzlukları beynimden.
Eski heyecanının kalmadığından korkuyorum. Beni gördüğünde kalbinin hala o günkü gibi çarpmasını istiyorum. Sen hangi gün olduğunu çok ama çok iyi biliyorsun sevgili. 15 Haziran günü, sana uzatmış olduğum su bardağını alırken, sebepsiz yere yanına gelip istemediğin halde 2.peçeteyi getirirken, konuşmak için saçma bahaneler üretirken, tabakları taşımana yardımcı olurken sahip olduğum kalp ritmi olağanın oldukça üzerindeydi. Ne zaman seni görsem başarabiliyorsun o ritmi yakalamamı,ne zaman düşünsem seni gülümsetiyorsun o günkü gibi suratımı, ne zaman özlesem seni hüzünleniyorum Almanya'daki gibi,ne zaman kendimi yalnız hissetsem bir ses bana diyor ki "Sen hiçbir zaman yalnız değilsin,düşünme böyle..."
Benden sıkılmandan korkuyorum. Bir gün gelir de "Eeehhh yeter artık" demenden, sonsuz sevgimde boğulmandan korkuyorum.
Sanırım mühendis olmasaymışım iyi bir senarist olabilirmişim. Klasik kadın beyni işte. Oluşturuyor birçok senaryo zihinde. Yeni yeni oyuncular farklı rollere bürünüp oynuyorlar beynimin sahnesinde.
Sonra diyorum kendi kendime:"Oyundu ve geçti gitti Merve. Gerçek olmayacak kadar oyundu. " Unutmaya çalışıp yüzleşiyorum gerçeklikle. Birçok insanın hayalini bile kuramadığı muhteşem hayatıma geri dönüyorum bir süreliğine ayrılmış olduğum yerden.
Bilemiyorsun şu an. Yanıbaşımdasın ki oysa. Yan binamda atmış olduğun kahkahalar yankılanırken duvarlarda senin için yazılıyor bu satırlar. Kafamı dinlemek istiyorum bir süreliğine. Herşeyden ve herkesten uzaklaşmak, hiçbir şey düşünmemek, beynimi boşaltmak. Keşke reset tuşu olsaydı insanlarda. Şu an o reset tuşuna ihtiyacım var sanırım.
Neyse biraz daha saçmalamaya devam edersem konu amacından sapacak ve benim dertlerimi döktüğüm bir blog olacak. Hayat acısıyla tatlısıyla birlikte yaşanınca değerli elbet ama sen bu blogu güzel bir günde okuyacağın için şu anki ruh halimi düzeltmekten başka güzel bir durum olamaz sanırım. En iyisi hemen derin bir nefes alıp kendime gelmek, hiçbir şey yokken ortada neden enerjimin düştüğünü düşüneceğime, nasıl eski haline getirebilirim diye düşünmek...
İşin özü, belki de birbirimizin her halini görebilmiş değiliz şu zamana kadar. Bak bende ara sıra olan moral bozulamalarımın bir sebebi yok işte. Siz erkeklerin de işi oldukça zor sanırım. Aaahhhh bizz kadınlaaaarrr :) :) :)
20 Mart 2014 Perşembe
Kalbimin baş köşesinin sahibiyle evimizin baş köşesini paylaşmak istiyorum ;)
Bilemiyoruz önümüzde bizi nelerin beklediğini, geçmişte bilemediğimiz gibi bu günlerimizi. Birkaç ay önce bizim için hayal olan durumları şu an yaşayabiliyor olmanın verdiği mutluluğu, şu anda hayalini kurduklarımızın gelecekte gerçek olduğu zamanlar da verebilecek midir acaba?
İnsan sevdiğini sakınır, korur, kollar her şeyden. Başına bir iş gelmesinden o kadar çok korkar ki, ürkek bir kuş gibidir çoğu zaman. Hele de benim kadar detaycı bir insansa en düşünmemesi gereken şeylerin de yer edinmesine neden olur beyninde. Ama karşısındaki insan da senin gibiyse eğer, bu durumdan onu çekip çıkaran biri olacaktır her zaman yanıbaşında.
Belli edemez karşısındaki insan her düşündüğünü kolayca. Belki içine atar, söyleyemez. Ama bilir detaycı kızımız bu kişinin her şeyi düşündüğünü, her durumu değerlendirdiğini ve ona göre hareket ettiğini.
Henüz birbirlerini tanımazken, varlıklarından haberdar bile değilken, geçmişte başka başka kişilerle inşa etmeye çalıştıkları binaların yıkıma uğramasının nedenlerini iyi analiz edebilen bu çiftimiz, birlikte çıktıkları yolda SAYGI ve ANLAYIŞ temelli inşaat çalışmalarına ömür boyu devam edecekler. Bu, hiçbir zaman bitmeyecek bir inşaat olacak. Temeli oldukça sağlam olduğu için üst üste ne kadar kat ekleyebilirlerse ekleyecekler ;) Evet bahsetmiştim, zemin oldukça sağlam. İlk katımız SADAKAT. Bir üst kat komşumuz ise GÜVEN. 3.katımız SEVGİye ait. 4.katımızda AŞK bulunuyor. Sırasıyla HOŞGÖRÜ,SORUMLULUK,EMPATİ yerlerini almış inşaatımızda. Her geçen gün olumlu yönde ilerleyen inşaatımızı hiçbir iş makinesi yıkamaz. Yıktırtmayız :D
Günümüzde çoğu inşaatın temelinde sıkıntı olduğu için, malzemesi eksik veya yanlış olduğu için sağlam bir şekilde ilerleyemiyor. Bazen ilerliyormuş gibi görünse de en ufak bir artçı sarsıntıda yıkılıyor, yerle bir oluyor, toparlanamıyor.
Ardından AKUT geldiğinde enkazdan bulduklarının arasında ne anlayış bulunuyor ne de saygı ve hoşgörü. Enkazdan çıkanlar ise kavga, bencillik, aşırı kıskançlık oluyor. Tüm bunlar bir kurt gibi kemiriyor, eksik de olsa bulunan iyi özellikleri de sömürüp yok ediyor.
Temel sağlam olduğunda ise bir kurt yıkabilir mi hiç koca binayı. Bulunmaz ki sağlam temelli bir binada kötü kurtçuklardan ;) Barınamazlar oradan,uzaklaşırlar veya uzaklaştırılırlar.
İşte 9 aydır sorunsuz, kavgasız, tartışmasız devam eden ve Allah'ın izniyle de böyle devam edecek olan ilişkinin sırrı budur bizce. Olgun beyinler, birbirlerine karşı her zaman anlayışlı ve saygılı olan bir çift...
İşte 9 aydır sorunsuz, kavgasız, tartışmasız devam eden ve Allah'ın izniyle de böyle devam edecek olan ilişkinin sırrı budur bizce. Olgun beyinler, birbirlerine karşı her zaman anlayışlı ve saygılı olan bir çift...
Sözlerimin sonuna gelirken yazımı şu cümleyle bitirmek istiyorum:
TEK RAKİBİMİZ ALİ AĞAOĞLU :)
19 Mart 2014 Çarşamba
Depresyon Sınırından Dönüş...
Zordur yalnız yaşamak. Dışarıdan göründüğü gibi toz pembe değil hayat yalnız yaşayanlar için. Hele bir de üzerine farklı sorumluluklar yüklenmiş ise. Başlangıçta hemen hemen her gencin hayalinde vardır yalnız yaşamak, ya da aileden ayrı, serbest,özgür, canının istediği gibi, kimseye hesap vermeden. Bu sebeple çok çekici ve ulaşılmazmış gibi görünür. Veyahut ulaşılması zor, kaybedilmek istenmeyen.
Bu günlerde öyle çok sıkıldım ki yalnız olmaktan. Hiçbir zaman değildim belki yalnız. Etrafım beni seven birçok insan ile doluydu. Uzakta olmaları onların benden kopmuş olduğu anlamına gelmiyordu elbette. Haftada en az bir kez sevdiceğimin yanındaydım. İstisnasız her gün en az 3 4 kez duyuyordum sesini. Babam bir gün arayıp diğer gün aramazsa sanki yıllardır konuşmuyormuşuzcasına atıyordu elini telefona diğer gün.Şimdilik yalnızca anneciğinin karnından sevebildiğim cimcimik yeğenim Alya'mı en kötü ihtimalle 2 haftada bir attığı tekmeciklerle hissedebiliyordum. Öz abim olsa en az bu kadar seveceğim abim her gittiğimde beni eğlendirmeyi başarabiliyordu. İleride ANNECİĞİM diye hitap etmek istediğim güzel insan her gördüğünde beni mutlu etmeyi başarabiliyordu sonsuz sevgisiyle. Daha ne olsundu. Ben hiç yalnız değildim ki. Şükür ki etrafım beni seven bir çok insan ile doluydu işte.
Ama insan öyle bir varlık ki yetinmiyor sahip olduklarıyla, sahip olduklarının değerini kaybedince anlıyor.
Ben son zamanlarda o kadar sıkılmıştım ki sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp durmaktan. Hayatımdaki monotonluk akbil gişesindeki görevlide bile yoktu. Eminim o adamcağız bile benden daha atraksiyonlu bir hayata sahiptir.
Yine böyle karmakarışık saçma sapan sıkıntılı düşüncelere daldığım vakit sevdiceğim çıkardı beni düştüğüm bu durumdan. Uzattı elini çekip kurtardı beni. Kendimi iyi hissetmemi sağladı varlığıyla, fedakarlıklarıyla, yaptıklarıyla.
Burada detaylıca anlatmama hiiiiiiççç mi hiiiiiçççç gerek yok. Çünkü sen sevgili eminim ki neler demek istediğimi çok ama çok iyi anlamışsındır. Nelerden bahsettiğimi, neler yaptığını da beni tekrar neşeli mutlu sevinçli Merve haline getirebilmeyi başardığını.
Eğer hatırlamadıysan da şu diyalog hatırlamana yardımcı olacaktır elbet eminim:
E: Aşkım bu kim biliyormusun?( Jose Mourinho'yu göstererek)
M: ( Gayet kendinden emin bir şekilde) Evet aşkım Mancini :D
Seni seven ve daima sevecek olan aşkın Merve....:D
16 Mart 2014 Pazar
Böyle Bir Teklife Kim Hayır Diyebilir Ki??? :D
http://m.youtube.com/watch?v=5_v7QrIW0zY
Bir şey söylememe gerek yok ki videoyu izlemek yeterli :D
Şimdi aşk zamanıdır,aşk ömrün baharıdır..
Bırak sarhoş olalım,içtiğim aşk şarabıdır ;)
Bir şey söylememe gerek yok ki videoyu izlemek yeterli :D
Şimdi aşk zamanıdır,aşk ömrün baharıdır..
Bırak sarhoş olalım,içtiğim aşk şarabıdır ;)
Sonunda Sen,Klavyem ve Ben Buluşabildik :D
Beni dönem ortasında yarıyolda bırakan bilgisayarım sebebiyle bir süredir uzağım senden. Hislerimi dökemiyorum yazılara. Anlatamıyorum ve yazamıyorum istediğim gibi her şeyi. Dünya ile bağlantım kopmuş gibiydi sanki. Ta kiiii bugüne kadar. Daha doğrusu düne kadar :) Sonunda süper 3'lü buluşabildi. Sen,ben ve klavyem...
Dün yani 15 Mart 2014 Cumartesi günü. Geride bıraktığımız koca 9 ay. Birçok ayı daha birlikte sağlıkla ve mutlulukla geride bırakacağız inşallah sevdiğim :) Yanına erkenden gelip bu güzel günü sana hatırlatıp bir kahve içebilmeyi çok istedim ama olmadı.Kısmet nisana artık :D Arada açıp eski mesajlarımızı, Almanya maceralarımızı,atlattığımız zor günlerdeki yaşadığım maceraları anlatan yazılarımı okuyorum. Senin bendeki değeri, sana olan sonsuz sevgi ve saygımı bir kez daha hissediyorum içimde. Aslında yanlış bir söylem oldu bu. Hiç çıkmıyorsun ki yüreğimden. Hislerim bir an olsun kaybolmuyor ki içimden. Sevdiğim adam,ömrümün geri kalanını paylaşacağım insan hep, her anımda nerede olursam olayım her durumda kalbimde.
17 Şubat 2013 günü meğer hayatımın en değerli günlerinden biriymiş. Kalbimi çalan insanla tanıştığımda ikimiz de bundan bihaber şekilde devam etmişiz yaşamaya. Ta kiiiii 15 Haziran 2013 gününe kadar. O günün değeri bir başkaymış bu çiftin hayatında. Aslında 2 çiftin hayatında :D
Bugüne kadar belki de benden hiçbir zaman duymadığın şeyleri duyabilirsin güzel insan. Evet inanamamıştım senin bana yolladığın mesaja. Acaba demiştim. Acaba o da? Gerçekten olabilir miydi böyle bir şey. Hislerime karşılık bulabilmişmiydim ondan? 17 Haziran 2013 Pazartesi günü böyle geçti. Bir yandan mutlu, bir yandan hüzünlü, yarım kalarak ayrıldı bu kız Türkiye'den.
Seni her an mutluluklara sevinçlere boğmak istiyorum. Hiçbir zaman bıkmadan usanmadan seni mutlu etmek için elimden gelen ne varsa yapmak istiyorum. Yüzündeki gülümsemenin sebebi olduğumu bilmek alabileceğim en güzel hediyedir, emin ol. Çünkü bir insanın mutluluk sebebi oluşundan daha güzel bir şey var mıdır bu hayatta. Varlığı bile seni mutlu etmeye yetebilmeli.
Her zaman yanımda olamasan da, yanında olamasam da bilmelisin her şeyim, varlığın benim mutluluk kaynağım, sevmek ve seviliyor olmak en değerli şey. Karşımda her an bana saygı duyan, değer veren biri olduğunu bilmek erişilmez bir huzur veriyor bana.
Böyle hissederken kolay mıdır çekip gidebilmek. Gidemez ki insan eğer gerçekten böyle hissediyorsa. Tüm varlığıyla o insana aitse nasıl gidebilir ki. Hep bir parçası o insanda kalacaktır gitse bile. Kalbini söküp alamaz. Kalbinden de söküp atamaz o kişiyi. Tamamıyle kendisi kalamaz. Bir parçası onda kalır hep. O yüzden değerlidir işte sevgiler,sevgililer. Böyleleri kolay bulunmaz hiçbir zaman. Buldun mu da bırakmayacaksın. Tutacaksın elinden sımsıkı. İki kişiden biri düştüğünde diğeri kaldıracak onu ayağa. Yol gösterecek gerektiğinde. Hata da yapacaklar ama bunu halletmeyi de bilecekler elbet. Kötü niyet yok ki kalplerinde, olamaz da birbirlerini böyle temiz duygularla seven insanlarda. Olmamalı ya da. Böyle duygular barındıran bir kalp kötü davranışar sergileyen bir bedende kendine yer edinemez, edinmemeli.
Her zaman duyamazsın belki de bu sözleri benden, ama bilirsin hissettiklerimi,anlatmak istediklerimi. Seviyorum seni deyişimin şeklinden bile anlarsın her şeyin yolunda olup olmadığını, moralim mi bozuk, canım mı sıkkın, mutlu muyum, sarhoş muyum, yoksa gergin miyim, korku dolu muyum.
Bu akşam facebook mesajlarımızı okudum güzelce,usanmadan. Göndermiş olduğun ilk mesajdan itibaren son mesaja kadar. Bazen unuttuğum bir cümle gördüm orada ben. Demek ki ara sıra okumamda fayda var o mesajları :) BİZ BİRLİKTEYKEN KÖTÜ DÜŞÜNMEK YOK YAAAA YOK demişsin. Bazen unutuyorum bunu sevgilim. Sen yine de bıkmadan bana hatırlatıyorsun bunu ama artık unutmamaya çalışacağım,kendi kendime hatırlatacağım bunu.
Saat sabahın 4ü. Yine uyku tutmadı. Bıktım artık yalnızlıktan. Uyurken kolumu attığımda yanıbaşımda sen ol istiyorum artık. Kapıyı anahtarla açmaktan bıktım. Evde birileri olsun beni karşılasın, ben eve erkenden gelip seni karşılayayım istiyorum. Kendi sesimi unutmak istemiyorum,kendi kendime konuşmak istemiyorum, yanımda sen ol istiyorum artık. Her zaman yanımdasın ama gerçekten de yanıbaşımda olmanı istiyorum. REEL'de de yanyana olalım diyorum:) ama yine de halimize çok şükürü demeden bitirmeyeceğim sözlerimi. Ya hiç yanımda olmasaydın, ya seni sevmeme izin vermeseydin, işte o zaman kahrolurdum. İyi ki yanımdasın iyi ki seni seviyorum ve iyi ki de seni seveceğim. Ne olur bunlar ömrümüz boyunca artarak devam etsin sevgili. SENİ ÇOK SEVİYORUM.
2 Mart 2014 Pazar
Öyle Yürekten Seviyorsan, Aklı Başından Atacaksın!
Sayfalarca yazmaya gerek yok.Bazen tek bir kelime bile dünyalar kadar bir anlam içerebilir.Aşk gibi, sen gibi, biz gibi, biz olabilmek gibi...Söyleyen kısa ve öz olarak söylemiş zaten. http://www.youtube.com/watch?v=UQUA5rrGt48
Lambadan çıkan cin " Dile benden ne dilersen" dediğinde istenecek 3 şeyin 3'ü de SENSİN :)
Uyanmıştım O'nu görebilecek olmanın mutluluğuyla yeni bir güne. Her zamanki gibi sevinçle kalktım yatağımdan. Her yeni gün yeni bir başlangıç, geri kalan ömrümüzün ilk günü :) Geri kalan ömrümü onunla geçirecek olmanın mutluluğu her günüme dağılmış. O gün de yine böyleydim. Kahvaltımı edip hazırlanmak için odama yöneldim. Bir çocuğun yeni bir oyuncağa sahip olduğu andaki mutluluğu gibiydi mutluluğum. Hiç kayıp gitmesin istiyordum ellerimden. Hiç kaybolmasın, hep benimle yanı başımda olsun. Her şeyimle hazır olduktan sonra seke seke çıktım evden mutlulukla. Sonuçta uzun zamandır görmüyordum ışık saçan yüzünü, pırıl pırıl parlayan gözlerine dalamıyordum bir süredir. Çıktım evden konuştum onunla.Duydum sesini.Ama duymak yetmiyordu.Yanımda olmasını da istiyordum aynı zamanda. Duyduğum sözler karşısında bir anda yıkıldım. Hayallerim, mutluluklarım yerle bir olmuştu. İşte öyle bir günde tanışmıştım bu şarkıyla. Eve gidiyorum deyip, kendimi yere göğe sığdıramamıştım. Öyle üzülmüştüm ki uçsuz bucaksız gökyüzü bile üstüme geliyordu sanki. Eve gitseydim boğacaktı beni dört duvar. Gitmemiştim.Gideceğim demiştim ama gitmemiştim. Ayaklarım beni bu filmi izlemeye götürmüştü. Bir şeyleri düşünmeye belki de düşünmemeye gitmiştim. Böyle karmaşık hislere sahipken izledim bu filmi ben. Ne derlerse desinler ben böyle bir ruh hali içinde izlediğim için çok beğendim filmi. Mutlu sonla biten bu filmden hüngür hüngür ağlayarak çıktım.
İşte bu güzel film benim bu güzel şarkıyla https://www.youtube.com/watch?v=x-sZ_w0uZt8 tanışmamı da sağladı aynı zamanda. Bu geceki ruh halimi ben de bilemiyorum. Böyleeee saatlerce müzik dinlemek istiyorum ya da miskinlik yapıp koca gece koltukta oturup film izlemek. Yanı başımda sen olsan keşke. Özledim seni be adam. Belki de yaşayacağımız güzel günleri şimdiden özledim.
Her zaman her durumda yanımda olmanı çok seviyorum. Triplerime bile katlanmana bayılıyorum :) Kafam karmakarışık iken beni sakinleştirip mantıklı düşünmemi sağlamanı seviyorum. Detaylarda boğulduğumda beni boğulduğum yerden çıkarıp bütünü görmemi sağlamanı seviyorum. Her zaman yanımda olmana,beni her durumda anlamana bayılıyorum. Aklımda,ruhumda olan sensin be adam. Seviyorum işte seni. Korkmuyorum eskisi gibi. "A" olacak dediğin bir şeyden artık "Ya Z olursa" diye saçma fikirler çıkarmayacağım. Gerek yok ki bunlara :) Seni seviyorum hem de deliler gibi :) Kimsenin göremediğini biz birbirimizde gördüğümüz için de ömrümüzün sonuna kadar seveceğiz birbirimizi.
Kapanışı şu müthiş neşeli ve anlamlı şarkıyla yapıyorum :) https://www.youtube.com/watch?v=XCpGZIUcneE
12 Şubat 2014 Çarşamba
14 KUBAT :D
Evet malum Valentine's Day haftasında olduğumuz için her yer kalplerle dolu. Hiç sevmiyorum şunu yaaa.AVM'ler,vitrinler,reklam panoları ve bilimum mekanlar resmen haykırıyor bu saçma günü. Aşkını cıvık cıvık, göstere göstere,samimiyetsiz bir şekilde sokak ortasında yaşayanlar bu gün (14 Şubat) için "Aşkooooommm, aşkitoooommm,bal böcüğüüüümm" gibi saçma sapan hitap şekillerinde bulunarak ne hediye aldıklarını alacaklarını konuşurlar. Nefret ediyorum şunlardan yaaaa. Hiç samimi gelmiyor.Hem de hiç hiç hiç. Aşk dediğin iki kişiliktir ve iki kişi arasında yaşananlar yalnız onlar tarafından bilinmelidir. Mahrem denilen olay da bundandır zaten. Aşk ve aşkın parçaları, yaşanılan olaylar yalnızca o iki kişi için özel olmalıdır. 3. kişiler ile paylaşılanlar artık o aşkın bir parçası olmaktan çıkıyor bence. Özel olmaktan da çıkıyor aynı zamanda...
14 Şubat da neymiş yaaa önemli olan sevgini yüreğinde hissedebilmek değil midir? Önemli olan sıradan bir günde bile onu gördüğünde kalbinin yerinden çıkacak derecede hızlı atabiliyor olması değil midir? Önemli olan onu hatalarıyla,yanlışlarıyla,günahlarıyla,sevaplarıyla,her şeyiyle,yalnızca o olduğu için seviyor olmak değil midir? Her şeye rağmen sevmeye devam edebilmektir bence. Gitmesinden, seni onsuz bırakmasından deliler gibi korkmaktır. Sarhoş olunca hıçkıra hıçkıra ağlamak, gözyaşlarını silmesini izlemektir belki de.
Biz de bu furyaya katıldık istemeden. Aslında katılmadık da denebilir :) Biz 14 Şubatı 11 Şubatta kutlayarak bir anlamda onu yok saydık. Çünkü bizim için 4,14, 24 Şubat Mart Nisan ne olursa olsun farketmez. Her gün birbirine aşkla,sevgi dolu gözlerle bakacak olan bu çift için böyle günlerin bir önemi yoktur. Her günümüz 14 Şubat havasında geçer ve geçecektir de :)
Şu video beni çok güldürdü, neşelendirdi :) http://www.youtube.com/watch?v=W64Xx7Z8_mk
Bu sebeple yazımın başlığı da 14 Kubat :)
6 Şubat 2014 Perşembe
Günlerden ADI LAZIM DEĞİL BAŞ HARFİ KENAN DOĞULU :)
Allah'ım yaaa bu adamı hiç sevmezdim ben.Aslında bir nefretim yoktu ama sempatim de yoktu açıkçası.Yani nötrüm bu adama karşı.Hiçbir şey hissetmiyordum ama bu şarkısı tam da beni anlatmış yaaaa :) Bu duyguları hisseden bir tek ben değilmişim.Bencilim diyordum kendime ama Kenan da bencilmiş meğer :p Her bencillik bizim bencilliğimiz gibi olsa keşke :D Sevdiğimizi hep yanımızda isteme bencilliği kadar güzel bir bencillik var mıdır kiii? Alın bakalım Sn. Cesur bu güzel mi güzel neşeli şarkı benden size gelsinnn :)
He tabi bunu da unutmamak gerekir kanımca :) Loopa aldım en 50 kez dinledim sanırım :) Gidersen bir gün biri üzülür çoooookkk.Gidersen bir gün biri kırılır çooookkkk.
Uzun zamandır yazmadığımı farkettim bu arada. Ne zaman haberdar olsan acaba senin için yazılmış olan bir blog olduğundan? 24 Mayıs? 15 Haziran? Bilemiyorum kiii.Aslında en iyisi 15 Haziran ama o gün için başka özel planlar yapmalıyım.En iyisi doğum günü :) 24 Mayıs bir an önce gelsin o zamannnn :)
Bu arada bunu bir yere yazmalıydım yoksa bir gün gelir de unuturuz filan aman haaaa bu trajikomik olayı unutmayalım yaaa :D Aşkım dün gece 3:30 sularında metrobüste oldukça rahat bir uyku dolayısıyla uyuyakaldın :D Bir aradın ki "Aşkım ben Tüyap'tayım" :D Yani BEYLİKDÜZÜ SON DURAK :D Neyse ki bardağın dolu tarafından bakıp oldukça rahaattt bir uyku uyuduğunu söyleyip sabaha karşı eve girmen de pek hoştu hani :D Yani Tüyapta uyanmayıp bir tur daha atıp Söğütlüçeşme'de de uyanabilirdin hani.En azından şimdi Avrupa Yakasında uyanmış oldun :) Bunu buraya değinmezsem eksik kalırdı valla aşkım :D
Aşkım benim belki de seni karşıma alıp konuşamadığım korkularımı burada paylaşabilirim seninle.Hani bir keresinde demiştim ya sana " Bazen hala inanamıyorum" diye.Sen de neye inanamıyorsun diye sormuştun.Neyse devamını burada yazmam uygun olmaz şimdi ama yaşadıklarımız neden bana hala mucize gibi ya da rüya gibi geliyor? Ve neden ben o rüyadan her an uyanacağım ve herşey bitecekmiş gibi geliyor, sanki hiçbiri gerçek değilmiş gibi...Neden her an ellerimden kayıp gidecekmişsin gibi hissediyorum?Neden "Bir gün gelir de ya beni terkederse..." diye düşünüyorum? Sanırım ben seni kaybetmekten çok ama çok ama çok korkuyorum. Her an her zaman her durumda seni sevdiğimi ve seveceğimi sakın unutma sevdiğim. Seni çok ama çok seviyorum. Bir o kadar da korkuyorum ellerimden kayıp gitmenden. Sakın beni yalnız ve sensiz bırakma. Gidersen bir gün biri gerçekten çok ama çok ama çok üzülür ve kırılır.Ve daha başka neler olur şu an tahmin bile edemiyorum.Etmek de istemiyorum.Yaşamayalım da ne olursun, lütfen....
16 Ocak 2014 Perşembe
İlk Ayrılış Değil Belki Ama Son Olmasını Diliyorum Sevgili...
Ayrı yataklarda uyuyor olsak bile aynı gökyüzüne bakarak uyanıyoruz her sabah. Aynı havayı soluyoruz.Aynı pis İstanbul havasını çekiyoruz ciğerlerimize. Aynı trafiğe küfrediyor, aynı güneşe gülümsüyoruz her sabah. Her gün göremesek de ışıl ışıl parlayan gözlerimizi, aynı şehirde olmak duygusu bir an olsun yetiyor teselli etmeye yürekleri. Sen belki benim yakın bir zamanda olmasını istemediğimi düşünüyorsundur : " AYNI BARDAKLARDAN SU İÇMEMİZİ,AYNI YATAKTA UYUYUP,AYNI YATAKTA UYANMAMIZI,AYNI EVİN ANAHTARLARINA SAHİP OLMAMIZI,İKİMİZİN DE İŞTEN AYNI EVE DÖNMESİNİ,AYNI MUTFAKTA YEMEK YAPIP AYNI KAHVALTI SOFRASINA OTURMAMIZI,AYNI BUĞULU BANYO AYNASINA YAZILAR YAZIP,AYNI SEHPAYA AYAKLARIMIZI UZATMAYI,AYNI AYAKKABI ÇEKECEĞİNİ KULLANIP,AYNI EVİN KAPISINI KİLİTLEYİP EVDEN ÇIKMAMIZI " Kısacası " EVLİLİĞİ ". Tüm bunları yalnızca ve yalnızca bir tek insanla yapmak istiyorum hayatım boyunca. Kim olduğunu öğrenmek için lütfen aynaya bakınız Sn.Cesur :) Yanındayken bile özlemek nedir bilir misin sevgili? Bir insan yanındayken bile onu delilercesine özlemek. Zor bir duygudur kendisi. Tatmamanı tavsiye ederim. Çekilmez biri yaptı beni bu duygu. Uykusuz, aksi, nalet :D Evet Volkan abimizden* esinlendiğim doğrudur :) Dün doldu tamı tamına 7 ayımız. Birlikte huzurla, mutlulukla, sağlıkla, ailelerimizin desteğiyle,aşkla, saygı ve anlayışla geçirmiş olduğumuz koca 7 ay. Bir önceki yazımda üzgün,huzursuz konular mevcutken onları geride bırakmış olmanın huzuru ile şu an önüme daha rahatlıkla bakabiliyorum. Kafamda beynimi kurcalayan saçma düşüncelere yer vermiyorum artık. Birtanemin yanından ayrılalı henüz 5 saat 43 dk olmuş olsa bile yine de şimdiden çok özledim onu ben. Offff aşkım offff askerlik çok zor geçecek. Offfffff aşkım offffff Allah hepimize kolaylıklar versin ne olur çabucak git ve sağ salim gel. Bu acılar kavuştuğumuz zaman unutulup gidecek. Yerini sonsuz mutluluk ve sevgiye bırakacak. Seni çok seviyorum yol arkadaşım,can yoldaşım, hayat arkadaşım,birtanem,her şeyimm...Yaaaa alt tarafı 15 gün ayrı kalacağız ama bu bana 15 yıl gelmesin Allah'ım ne olur.Sen daha büyük,daha zorlu ayrılıklar verme kimselere...
*VOLKAN KONAK
14 Ocak 2014 Salı
İlk Kırgınlık
Neden kırıldığımı bilmiyorum. Çok özledim sanırım seni.Kavuşamadan ayrıldık ya birbirimizden en başta. Bu beni çok etkilemiş anlaşılan. Hiç ayrı kalmak istemiyorum senden.Bir an olsun uzakta olmak istemiyorum işte. O sensiz uzakta geçen 92 gün, 92 yıl gibi gelmiş olacak ki bana, senden 11 gündür uzağım.Göremiyorum ışık,mutluluk,aşk saçan çimen gözlerini. Tutamıyorum kalbim gibi sıcacık ellerini.Sarılamıyorum sana doya doya. Öpemiyorum seni istediğim kadar. Anlayışlı biriyim evet. Ama sana olan sonsuz sevgim beni aynı zamanda bencil yaptı sanırım. Sana kırılamam.Kızamam.Küsemem.Öyle olmam için telefonlarını açmamam,mesajlarını okumamam,resmini görmemem gerekir,aklımdan çıkman gerekir.Ki tüm bunların olması mümkün değil sevgili. Ben sana deliler gibi aşıkken,nasıl olur da bir an aklımdan çıkarsın ki sen? Diyorum ya bencilim sanırım ben.Yapamıyorum sensiz.Tedarik Zinciri Yönetimi ve Lojistik Dersinde öğrenmiş olduğumuz bir terim var:YENİDEN SİPARİŞ NOKTASI.Stoktaki ürün seviyesi öyle bir yere gelir ki o anda sipariş vermek gerekir.Eğer sipariş verilmezse müşterilere ürünlerini tam zamanında ulaştıramayız, bu durumda müşteriler huzursuz olur ve biz de onları kaybederiz.İşte benim de "YENİDEN SİPARİŞ NOKTAM" 1 hafta sanırım.Ben en fazla 1 hafta dayanabiliyorum seni görmeden. Bu süre uzayınca sinirli,gergin,asabi oluyorum.Özlemim gökyüzü gibi uçsuz bucaksız oluyor ve etrafımdaki herkes de bu sinirden nasibini alıyor. 2 haftadır izin günlerinde benle görüşmemen de bu sinirimi kat kat artırdı tabi.Sana kızamam çünkü haklısın.Dinlenmek istiyorsun.Dinlenmek için benle görüşmemene kızarsam eğer bencilin önde gideni,bayrak taşıyanı olurum be adam!İşte bu yüzden kızamıyorum sana.Ama neden tripliyim ki.Niçin canım sıkkın? Sen beni hala aynı, olduğun gibi sevmeye devam ediyorsun işte. Seni göremedim diye mi bu sinir? Sanırım senin "YENİDEN SİPARİŞ NOKTAN" bayağı uzun.Valla benimki kısacık. O 1 hafta bile çok uzun geliyor ya bana, gerisini sorma gitsin. Dinlen bol bol ben burada yokken. Ben ancak 1 Şubat'ta olacağım yeniden İstanbul'da. O zamana kadar görüşmememizin üzerinden 1 ay geçmiş olacak.Bu süre zarfında bol bol gez eğlen.Maça git,mekana git,kankalarınla takıl,gece eve 3'te 4'te gel.Hatta hiç gelmesen de olur. Bak bunları da kızgınlıkla yazıyorum şu an.Ben aslında bu insan değilim yaaaa.Ben böyle şeylere takılmam kii hiç.Gördün mü bak seni fazlaca özleyince çıldırıyorum. Seni seviyorum,Çünkü................................cümlesi boş kaldığı için, bu cümleyi devam ettiremediğim için seni seviyorum.Fazla derin bir anlam içeriyor,evet.Seni sevmek için bir nedenim olmasına gerek yok.Çünkü seni sen olduğun için seviyorum.Seni bana hissettirdiğin güzel şeyler için sevmiyorum.Eğer onlar için sevseydim başka bir insan da bana bunları hissettirdiğinde senden vazgeçmem kolay olurdu. Ama senden vazgeçmem söz konusu bile değil artık,olmamalı.Geçmişte kaldı kafa karıştırıcı konular.Umutsuzluğa yol açan mevzular.Artık onları da hallettiğime göre önümde kocaman tertemiz bembeyaz sayfalar var yazılacak. Yaşanacak güzel günler bizi bekliyor. Ama seni çok özledim be sevgili.Çık gel işte. Bir bekleyenim var de, çık gel.Camıma taş at.Ben babamdan korktuğum için inemeyeyim senin yanına.Sen camdan gör beni.Bu bile bizi dünyalar kadar mutlu etmeye yetsin. Bir öpücük yolla miss gibi sevgi,aşk kokan. İşte bu kadar küçük şeylerle mutlu olmak bile yetsin bana.Çok özledim seni sevgili, çoooooooookkkkk!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)